34. Bölüm "İNTİKAM"

36.7K 1.4K 348
                                    


"Aşkı yüceltmeli insan. Aşık olmanın hakkını vermeli. Eğer aşık ise kendi hakkını da bilmeli. Istırap içinde kalıyorsa sevdiğine varamamak yüzünden, o zaman yolculuğu sevmeli. Varmak, varlığı yok eder, bunu iyi düşünmeli."

Aşkı yüceltmeli insan, diyordu yazar. Doğru, hafife alınacak bir şey hiç değildi. Aşık olmanın hakkını vermeli, sonra da. Bu da doğru, yanacaktın aşkın için... hatta kavrulacak. Eğer aşık ise kendi hakkını da bilmeli. Istırap içinde kalıyorsa sevdiğine varamamak yüzünden, o zaman yolculuğu sevmeli. Yürüdüğüm yol ona gidiyorsa yolculuğun zahmeti veya güçlüğü umrumda olmazdı, yolculuğu sevebilirdim. Ve kilit... Varmak, varlığı yok eder. Bunu iyi düşünmeli.

Yolculuk bitip varmak istediğin yere varınca hedef biterdi, amaç biterdi, insanın elinde avucunda hiçbir şey kalmazdı. Ulaşmak istediğin varlık toz bulutu olup havaya karışırdı ve hayaller düşler biterdi, bir yıldız gibi boşluğa kayardın.

Varmak çare miydi o halde?

Bunun gibi bir sürü kitaptan alıntılar, alıntılar hakkındaki düşüncelerim, izlediğim filmlerden sahneler, her dilden şarkılar; kısacası şu yaşıma kadar hafızama dolan her türlü taslak şu an dev bir cümbüş olarak kafamda çalkalanıyordu. Başım öylesine ağrıyordu ki beni uykumdan etti. Bu da neydi öyle? Kafamın içine bilmem kaç tonluk vinç yerleştirmişler gibi hissediyor, ağrısı geçsin diye kafamı duvardan duvara vurmak istiyordum. Buruşuk yüzümle gözlerimi yavaşça araladım ve kafamı yastıktan kaldırmaya çabaladım. O an tekrar öyle bir ağrı saplandı ki ellerim benden izinsiz şakaklarıma gitti. Kulağıma ulaşan acı dolu inleyiş de bana mı aitti?

"Günaydın cimcime."

Ellerim hala şakaklarımdayken gözlerimi sonuna kadar açıp sesin geldiği yöne baktım. Hakan? Makyaj masamın önünde aynaya bakarak saçlarına şekil veriyordu. "Senin ne işin var burada?" Acıdan dolayı dişlerimi sıkmak zorunda kalmıştım.

Keyifli bir kahkaha atınca yüzüne uzaylı görmüş gibi baktım. Psikopat mıydı bu? Yüzüne boş boş baktığımı fark edince, "Bu kafayla okula gideceksin ya, işte buna gülünür," diye açıkladı kendince, sırıtarak.

Okul mu? Hayır, olamazdı!

Yeni bir ağrıyla tekrar yüzümü buruşturdum ve "Komik değil," diye tısladım ardından. "Ben nasıl bu hale geldim?"

Bedenini yavaşça bana döndürdü ve kalçasını makyaj masama yasladı. "Bilmem," dedi sonra da. "Onu Furkan'a soracaksın."

Ah, Furkan... Tabii ya, İren... O son bardak...

Kahretsin! Peki ya sonrası?

Kafam karışmış bir halde, "Bir dakika ya," diye mırıldandım ve sonrasında tek hamlede yataktan aşağı atladım. "Ne yaptım ben? Dün gece neler oldu?"

Dudağının tek kenarı keyifle yukarı kıvrıldı. "Ne kadar hatırlıyorsun?"

Tek elimi saçlarıma daldırıp düşünmeye başladım. En son... En son İren masanın üstünde dans ediyordu. "En son İren'in dans ettiğini hatırlıyorum," dedim yüzüne beklentiyle bakarak. Lütfen bir aptallık yapmış olmayayım, lütfen.

Alt dudağını dişlerinin arasına alıp kafasını bir felaket habercisi gibi iki yana beni panikletmek ister gibi salladı.

Sesimi yükselterek, "Söylesene ya?" diye çığırdım. Bir şeyleri ağzımdan kaçırmış olamazdım, değil mi?

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin