3.Bölüm: ILGAR

111K 5.1K 5.3K
                                    

Nickelback - How You Remind Me




Bazen bazı şeyleri kontrolsüzce yaparsın, aslında söylemek istediğin o değildir ya da yapmak istediğin ama birden öylece oluverir. Şu an tamda o durumdaydım. Ben ne yapmıştım? Ben neyi kabul etmiştim ve en önemli soru ise bu işin sonunun ne olacağıydı. İçimde pişmanlık tohumları filizlenirken beynim hala ne yaptığımı algılamaya çalışıyordu.

Hayatımda daha önce hiç bu kadar aptalca davrandığımı hatırlamıyordum. Sanki o an zihnimi başka birisi yönetmişti. Ben bu kadar aptal olamazdım, bilmediğim bir şeyi gözü kapalı kabul edecek kadar aptal değildim.

Boş gözlerle etrafıma bakındım. Bana yabancı bu yerde aynı olan tek şey gökyüzüydü, tek tanıdık oydu. Tüm gün olanları zihnim algılayamıyordu.

Yatakta iyice büzüştüm. Saat gece yarısına ulaşmıştı ama uyuyamıyordum. Hayatım boyunca hiç tek başıma bir oda da yatmamıştım. Bu diğer insanlar için ne kadar kolay bir şey gibi görünse de benim için değildi. Uyuyamıyordum, savunmasız hissediyordum. Odadan çıkmaya çekiniyordum ama aynı zamanda da duvarlar üstüme doğru geliyordu. İyi değildim.

Siyah pijamalarımla yataktan kalktım. Tek ihtiyacım olan şey su ve bu odadan uzaklaşmaktı. Çıplak ayakla betonda yürümeme rağmen ayaklarım üşümüyordu. Ev kış ayı olmasına rağmen çok sıcaktı. Yalın ayak bir şekilde çıktım odadan.

Merdivenlerden inmeye başladım mutfağı çabuk bulmayı umut ederek. Etraf sessizdi, hepsi uyumuş olmalıydı. Evde bu şekilde sessizce dolanırken kendimi hırsız gibi hissediyordum, sanki yanlış bir şey yapıyormuşum gibi.

Salon karanlıktı, dışarıdan gelen çok cılız bir ışık hakimdi. Önümü zorlukla görerek ilerlemeye devam ettim, mutfak hemen ilerde olmalıydı. Biraz daha ilerleyince mutfaktan ışık geldiğini fark ettim ve hemen ardından sesler duymaya başladım.

"Tehlikeli sulardasın Demir. Bu bizim için bile fazla." Bu ses o sesti, beni aşağılayan ses. Ilgar'ın sesi.

"Sadece daha önce yaptığımız işlerden biraz daha farklı. Üstelik üzerinde düşünülecek çok şey var, aylar sürecek bir soygun olacak." S-soygun mu demişti? Belki de ben yanlış duymuştum. Kalp atışlarım hızlanırken korkuda sardı bedenimi. Ben neye bulaşmıştım?

"Ben grubu düşünüyorum Demir. Sadece kendinin değil onlarında hayatını tehlikeye atıyorsun. Kumar oynuyorsun." Yine Ilgar konuşuyordu. Yüzlerini göremiyordum ama kapının ardından seslerini fazlasıyla net duyabiliyordum.

"Onlar kabul etmezse vazgeçeceğim ama herkes kabul ederse beni hiçbir şey tutamaz. Bunu en iyi sen biliyorsun. Gerekirse her şeyi tek yaparım." 

"İntikam dipsiz uçurumdur Demir. Ayağın kaydı mı bir daha kurtulamazsın. Her saniye daha da dibe düşersin. Seni anlıyorum ama bazen en iyi şey unutmaktır. İntikam seni rahatlatmayacak, olanları tersine çeviremeyecek, ölenleri diriltemeyecek sadece seni daha da dibe çekecek." Kendimi tam bir suçlu gibi hissediyordum ve sanırım bu yaptığım gerçekten suçtu. Ilgar'ın ilk defa bu kadar konuştuğuna şahit oluyordum. Demek sadece banaydı yabani tavırları.

"Sadece ne yaparsan yap yanında olacağımı bil." Diye konuşmaya devam etti Ilgar. Oradan uzaklaşmak için geriye doğru bir adım attım ki her şey için çok geç kalmıştım, beni fark etmişlerdi.

"Çok ayıp, bu yaştan sonra kapı mı dinliyorsun kimsesiz?" Dedi Ilgar alaycı bir tınıyla ve son kelimeyi söylerken beni aşağıladığı bariz bir şekilde ortadaydı. Yutkundum ama ona bakmadım. Ona bakınca kendimi çok savunmasız hissediyordum, beni ürkütüyordu. Demir'e baktım.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin