4.Bölüm: YEDİ TEPELİ ŞEHİR

84K 4.9K 2.5K
                                    

Dream on Dreamer - Don't Lose Your Heart


Düşünürsen yorulursun, düşünürsen yok olursun. Bazı insanlar çok düşünür ve kendi kendilerini yorarlar ve bazen de yok ederler. Bende o çok düşünenlerdendim.

Çoğu zaman konuşmak yerine düşünürdüm. Çünkü konuşabileceğim insanlara sahip değildim.. Sanırım en yakın arkadaşlarım kitaplarımdı. Kitap sevmeyen insanları anlayamıyordum. Kitaplar bize dürüstlerdir, bize kollarını açan tek şeydir. Kişiseldir kitaplar, herkes okuduğu bir cümleden farklı anlamlar çıkarabilir, kitaplardaki karakterleri kendiyle özdeştirebilir. İnsanlar kendi hayatlarından kaçıp kitaplara sığınabilir. Kitaplar kutsaldır.

Hiçbir şey güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamazdı.  




Derin bir nefes çektim içime ve yatakta yatan güzel ve bir o kadar da ürkütücü adama baktım. Benim yüzümden daha kötü olmuştu. Benim yüzümden ani hareket etmişti ve dikişleri patlamıştı. Demir'e ulaşabildiğimde hemen dünkü doktoru göndermişti tekrar.

Doktor omzuna tekrar dikiş atmıştı. Bakışlarımı çıplak sırtında, dövmelerinin üstünde gezindi. Normalde dövmeyi fazla seven bir insan değildim, sonuçta vücudunda kalıcı bir iz bırakıyordun ama onun dövmeleri çok değişikti. Bir sürü ne olduğunu çıkaramadığım figür vardı. Hem güzel hem ürkütücülerdi, aynı kendisi gibi.

Ben onu dikkatlice incelerken o gözlerini kırpıştırdı. Hemen bakışlarımı ondan ayırdım. Onu izlediğimi düşünmemeliydi ki izlemiştim.

Bakışlarının yüzümde gezindiğini hissediyordum. Sanki uyandığını yeni fark etmiş gibi baktım ona. Uyanmıştı ama çok bitkindi, gözleri zor aralanıyordu. Kendimi bir kez daha suçlu hissettim.

"Özür dilerim Ilgar. Öyle demek istememiştim." Kafasını kaldırdı ve omzuna bakmaya çalıştı. Hemen ardından canı yanmış olacak ki kafasını geri yastığa bıraktı. Omzu acımasın diye yine yüzüstü yatıyordu.

"Demirler gelmedi mi?"

"Hayır, doktor geldi. Dikişlerin açılmıştı." Kaşlarını çatarak yerinden kalkmaya çalıştı ama başaramadı. Dişlerini sıkarak uzanmaya devam etti.

"Bu kadar geç kalmamalılardı." Dedi saate bakarak. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydim. Ayağa kalktım ve artık yerini iyice öğrendiğim mutfağa girdim. Bir bardak su doldurdum. Doktor ilaç içmesi gerektiğini söylemişti.

Doktorun verdiği ağrı kesici hapı da aldım suyun yanında. Salona geri döndüm. İlaç ve suyu uzattım ama yüz üstü yatarken içmesi imkansızdı.

"Ağrı kesici alman gerekiyormuş." Dirseğinden güç alarak doğrulmaya çalıştı ama canı acıyarak yüzünü buruşturdu. Aslında ona dokunduğum için bana kızmamış olsa ona kesinlikle yardım ederdim. Yardım etmedim ve kendi kendine kalkışını seyrettim. Uzattığım bardağı benim tutuşumun aksine alt taraftan aldı. İlacı ise elimden almadı. Avcunu açtı ve ilacı koymamı bekledi. Ona dokunmamam için yapıyordu.

Takıntılı ve sorunluydu.

Ona değmeden avucunun içine bıraktım ilacı. Ben bunları yaparken bir kez olsun yüzüme bakmamıştı. Dışarıdan gören biri ona büyük zarar verdiğimi düşünürdü onun bu hareketleri karşısında. Hatta bir an bile düşünmüştüm acaba daha önceden tanışmıştık da ona kötü bir şey mi yapmıştım diye. Ama onu hayatımda ilk kez gördüğüme emindim.

Karşısındaki koltuğa oturdum. O da çıplak üstüne bakarak kaşların çattı. Bu çok sinir bozucuydu, sanki onu ben soymuşum ve ondan yararlanmışım gibi davranıyordu. Yanağımın içini ısırdım sıkıntıyla ve derin bir nefes verdim. Yerdeki siyah atletini aldı ve hemen ardından kanlı olduğunu fark edip geri bıraktı. Koltuğun üstünde duran küçük battaniyeye uzandı ve üstüne örttü.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin