6.Bölüm: EĞİTİM

79.1K 5K 2.6K
                                    

Of Verona - Breathe

Halsey - Hurricane






Yağmurla karışık kar evin büyük camlarına hızla vuruyordu. Soğuk gecede elimdeki kahve ve hemen ilerimde harla yanan şömine beni ısıtmaya yetiyordu ama beni ısıtan sadece bunlar değil gibiydi. Onunla ilk defa düzgün bir şekilde konuşuyorduk bu diğer insanlar için oldukça normal bir şeydi. Ne olduğunu bilmiyordum ama boyunum ve yanaklarım yanıyordu, sıcak basmıştı.

İkimizde sessizdik, ev sessizdi, boğaz sessizdi, tek ses şömineye ve hala çalmaya devam eden mükemmel piyano sesine aitti.

"Hani bana kimsesiz diyorsun ya." Dedim ona bakarken. Bakışları dikkatlice yüzümü taradı. "Aleda bana bu gruba katılan kimsenin bir ailesi olmadığını söylemişti. Yani sende kimsesizsin." Yutkundu. İşte onun zayıf noktasını bulmuştum, bu benimde zayıf noktamdı. Aslında ailesi olmayan herkesin zayıf noktası buydu. Aile kelimesi onun gibi, iri ve kudretli bir adamı bile incitmişti.

Aile, ne kutsal bir kavramdı. Ailesi olan ve ailesinin değerini bilmeyen binlerce insan vardı ve birde bizler vardık. Kimsesizler. İnsanoğlu aptaldı, bir şeyin değerini onu kaybetmeden anlayamazdı. Ben ailenin değerini doğduğumda anlamıştım.

"Ailem yok ama kimsesizde değilim. Sana hayat hikayemi anlatmayacağım."

"Anlatmanı istememiştim." Dedim hazır cevap vererek. Elimdeki biten kahve kupasını önümdeki pufun üstüne bıraktım. Boğazın nefes kesen manzarasına çevirdim gözlerimi. Gökyüzüne baktım ama aradıklarımı bulamadım. "Yıldızlar neden hiç yok?" 

Bronz tenine düşen sarı saçlarını umursamadan kafasını kaldırdı ve o da gökyüzüne baktı. "Yıldızlar ordalar ve tüm ihtişamlarıyla parlıyorlar. Sadece hava kirli olduğu için artık onları göremiyoruz. O kadar yapay ışık var ki doğalını göremiyoruz." Derin bir nefes çekti ve gökyüzünden gözlerini ayırdı, tam gözlerimin içine baktı. "Bizim gibiler kirlidir Efsa, içlerinde en parlak şey bile kaybolur." Bizim gibiler derken ne demek istediğini anlamamıştım ama sorgulamadım da. Gözlerinin derinliklerine daldım kısa bir süre, dalınmayacak gibi değildi gözleri.

"Ama güneş kaybolmaz. En kirli havada bile kudretle parlar." Güldü ve olmayan yıldızlara baktı yine.

"Güneşin gücü anca gündüze yeter." Dedi net bir tavırla. Ayağa kalktı ve başka hiçbir şey söylemeden çıktı salondan. Ne değişik adamdı. Tek başıma uyuyamayacağımı bildiğim için kafamı koluma yasladım ve karanlığın altında şehir ışıklarıyla parlayan boğazı seyrettim.

Sadece bir ay önce tüm başıma geleceklerden habersizdim. Yaşam çok değişikti bir dakika sonrası bile ne olacağı belli değildi. Belki de hayatı yaşanabilir kılan buydu, sürprizler ve bilinmezlikler. Hepimiz sonunu bildiğimiz bir hikâyeyi hevesle yaşıyorduk ve hikâyenin içinde kalmak istiyorduk.

Bundan sonra hayatımın nasıl değişeceğini bilmiyordum ama pişman olmamayı diliyordum.




















Kahvaltı masasında gergin bir hava vardı. Bunun nedeni dün gece çıktıları işin başarısız olmasıydı, dün gece geldiklerinde hepsinin sinirleri gerilmişti. Az daha yakalanacaklarını söylüyordu Aleda.  Hepsi hala gergindi.

Karan elindeki telefonu bıraktı ve Demir'e döndü.

"Seren buraya geliyormuş." Seren sanırım Karan'ın sevgilisiydi. Aleda'nın çatalı ilk önce havada kaldı, yutkundu ardından ve derin bir nefes aldı. Sanki bir şey olmamış gibi kahvaltısını yapmaya devam etti. "Efsa'yı kim olarak tanıtacağız?" Demir elindeki kahvesini bıraktı.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin