Ep.19

3.8K 378 164
                                    


Rahatlayarak bedenimi serbest bıraktım. Onun ardından giren Jungkook'u gördüğümdeyse tekrar şokla gerildim.

Hoseok'un gözleri birkaç saniye bedenimde dolaştı. Sonra gözlerini sımsıkı yumup kafasını başka yöne çevirdi. O anda nasıl göründüğümü hayâl etmeye çalıştım. Üstü başı yırtık, saçları pis, teri ve kanı birbirine karışmış, korkudan köşeye sinmiş bir kız çocuğu.

Beni saldırıdan sonra bulduklarında bu kadar kötü değildim.

Jungkook liderin elindeki kemeri fark ettiğinde gözleri hiddetle alevlendi. Lider hâlâ şaşkınlık ve öfke arasında gidip geliyordu.

Hoseok başını çevirdiğinde aynı manzarayla karşılaştı ancak onun tepkisi daha ağırdı.

"Şimdi siktim belanı döl israfı."

Liderin üzerine atlayıp onu devirdi. Bir yandan onunla boğuşurken diğer yandan Jungkook'a beni çıkarması için bağırıyordu. Jungkook ise olduğu yerde kalakalmıştı. Ağrılarımı yok sayarak ayağa kalktım. Her ne kadar Hoseok için endişelensem de kendisi gayet iyi görünüyordu. Jungkook'un kolunu tutup bana bakmasını sağladım.

"Götür beni buradan."

Transtan çıkmışçasına kafasını sallayıp beni birden kucağına aldı. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Yüzüne baksam da zorlandığına dair hiçbir belirti vermiyordu bu yüzden sesimi çıkarmadım.

Koridordan dönerken soluk kırmızı renk gözüme çarptığında Jungkook'u durdurup ayaklarımın üzerine dikildim. Bayılacakmış gibi hissediyordum ancak kendimi zorladım.

O tarafa ilerlerken Jungkook'un sorularına cevap vermiyordum, o da susup beni takip etmeye başlamıştı.

Taehyung bir odanın kapısını kilitliyordu. Beni görünce elindeki anahtarı arkaya rastgele sallayıp ellerini çırptı.

"Korumalar halledildi. Rahat hareket edebilirsiniz."

Bir odaya bir ona baktım. Sonra yanına doğru ilerledim.

"Benimle gel."

Buruk bir tebessümle başını iki yana salladı.

"Gelemem. Senin için yapabileceğim her şeyi yaptım. Ölmene izin vermeyeceğimi söyledim, bak şimdi kurtuluyorsun. Ama ben gelemem."

"Neden?" diye sordum. Gelmesini istiyordum. Onu burada bırakmak istemiyordum.

"Biliyorsun. Lanet olası fazla yüklenmiş duygularım yüzünden. Her şeyi sizden 2 kat fazla hissediyorum bu yüzden minnettarlık duygum çok daha fazla."

"Senin kimseye minnettar olmana gerek yok! Onun seni çok sevdiği için oradan çıkardığını mı sanıyorsun? Yaptığı her şey sadece kendisi için. Seninle ilgili eminim kötü bir planı vardı. O yüzden lütfen benimle gel."

Gözleri dolduğunda başka tarafa baktı. Pürüzsüz yüzünden kayan damlalar beni şaşkına uğratıyordu.

"Özür dilerim. Artık gitmelisiniz."

Ona ve akıttığı gözyaşlarına sinirle baktım.

"O ölecek!" diye bağırdım kendimi tutamayarak. Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Sakinleşmeye çalışıp devam ettim.

"Boşuna burada kalmana gerek yok. Seni bir kez daha istemediğin hâlde ardımda bırakmayacağım."

Uzanıp bileğini kavradım.

"Ben bunu istiyorum. Lütfen yapma. İşe yaramayacak."

Onu dinlemeyip Jungkook'a döndüm. Kafasını yana eğmiş, dikkatlice Taehyung'u inceliyordu.

Consciousness // Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin