-64-

125K 5.1K 7.4K
                                    

Uçsuz bucaksız gözüken karanlıkta sadece biz vardık. Sadece ben ve o. David ve ben. Sonunda yalnız kalabilmiştik. Ashley David'in evindeydi. David de bana biraz dışarıda dolaşıp dolaşamayağımızı sormuştu.

Şimdiyse dışarıda yavaşça yürüyorduk işte. O vampir saldırısının üstünden yaklaşık bir buçuk hafta geçmişti. O zamandan beri de David'den neredeyse kaçmıştım. Şimdiyse gerçek anlamda yalnız kalmıştık. Eskisi gibi.

Bir parka vardığımızda ikimiz de banklara oturduk. Parkın etrafında bulunan sokak lambaları, bölgeyi biraz da olsa aydınlatıyordu.

Yavaşça başımı çevirerek David'e baktım. Karşı tarafta hiçbir şey olmamasına rağmen karşıya bakıyordu. Sessizdi. Yüz ifadesinden ne hissettiklerini anlamak zordu. Ama iyi şeyler hissediyor gibi gözükmüyordu. Mutlu gözükmüyordu.

Mavi gözlerini yavaşça bana çevirdi. Ardından bana doğru dönerek saçımı yavaşça geriye attı. Gözlerini gözlerime odaklamıştı.

"Bunu neden yapıyorsun?" diye sordu. Yüz ifadesinden kesin bir karara varamasam da ses tonu kırgın olduğunu kanıtlıyordu. Üzgün olduğunu. Çaresiz olduğunu. Olanlara anlam veremediğini.

"Neyi?" diye sordum anlamamış gibi yaparak.

"Neden bana bu kadar uzaksın?" diye sordu. Onun bunu söylemesiyle içimde değişik duygular yükseldi. Belki pişmanlık, belki öfke, belki de kırgınlık.

"Bilmem. Belki sevgilim olmana rağmen, sana yakınlaşmak her fırsatı deneyen bir kızla aynı evde kaldığındandır? Belki de o vampir olayı olduğu zaman dışarıda konuştuklarımıza rağmen hâla Ashley'in gitmesi için bir şey yapmadığın içindir. Belki de sana yakınlaşmasına izin verdiğindendir." dedim. David kaşları hafif çatılmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Yakınlaşmak mı? Ashley mi bana yakınlaşıyor? Ve ben de buna izin veriyorum. Öyle mi?" diye sordu. Sesi biraz yükselmişti.

"Evet. Yakınlaşmak. Her gün okulda senin yanında oturuyor, teneffüslerde hep yanında geziyor ve sen ona yalnız kalmak istediğini söylemiyorsun. Söyleyemiyorsun. Resmen onunla, benimle geçirdiğinden çok vakit geçiriyorsun." dedim. Gözlerimin dolduğunu hissettim.

Neden böyleydik? Eskiden birlikteyken hep gülümsediğimiz veya içten kahkahalar attığımız o günlere ne olmuştu? Neden her şey kötüye gitmek zorundaydı?

David sinirle ayağa kalktı. Sağa sola doğru yürümeye başladı. Ardından durdu ve bana baktı.

"Ashley'in bende kalmasında bir sorun olmadığını en başta söyleyen sendin Jenna. Sen! Şimdi ailesi ve bir tanıdığı olmayan, sınıfta neredeyse sadece benimle konuşan bir kıza kalacak yeni bir yeri nereden bulabilirim ki?" dedi David. Sesi daha da yükselmişti. Öfkeli görüyordu.

Ben de ayağa kalkarak tam önünde durdum.

"Dediğin gibi. Sadece seninle konuşan bir kız! Neden sadece seninle konuşuyor peki? Seninle yakınlaşmaya çalışıyor, David. Ve sen de bunu fark edemiyorsun! Benden uzaklaşıyorsun gibi hissediyorum. Anlıyor musun? Ashley'e yakınlaşıyormuşsun gibi hissediyorum." dedim. İkimizin de sesleri yükselmişti.

"Benim sevgilim sensin Jenna. Bana güvenmesi gereken sensin! Düşündüklerine değil bana güvenmelisin. Sana seni sevdiğimi söylerken şaka yapmıyorum ben. Anlıyor musun?! Söylesene, senin yanına konuşmak için geldiğimde benden uzaklaşan sen değil miydin? Şimdi uzaklaşan, kaçan kim. Ben mi? Yoksa sen mi?" dedi David.

Bir şey demeden ona baktım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bazı kısımlarda haklıydı. Belki ondan kaçan bendim. Ama bunun bir nedeni vardı. Ve o neden de Ashley'den başka bir şey değildi.

Gizemli KasabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin