-66-

136K 5.2K 5.6K
                                    

Çığlık atıyorum. Onun cesedine bakarken içimdeki tüm acıyı karanlık ormana haykırıyorum. Ve yine bir şey hissedemediğimi fark ediyorum.

Aynı kabus.

Nefes nefes uyandım ve yatakta oturur pozisyona geçtim. Gözyaşlarım istemsizce akıyor, ellerim titriyordu. Her sabah bu işkenceyle uyanmak iğrenç bir histi.

David geri dönmüştü. Peki o zaman neden hâla aynı kabusu görmeye devam ediyordum? Bu kabusun gerçekten de bir anlamı olabilir miydi?

Bana neler oluyordu?

Başımı ellerimin arasına arasına aldım ve sakinleşmeye çalıştım.

Dayanamıyordum. Her gün neden gördüğümü bilmediğim bu kabusla uyanmaya dayanamıyordum.

Ayağa kalkarak lavaboya gittim. Soğuk suyu yüzüme çarptım. Dün yaptığım gibi. Ve önceki gün. Ve ondan önceki gün..

Dişlerimi fırçaladıktan sonra lavabodan çıktım. Lavabodan çıktığım anda alarmım çalmıştı. Alarmı kapatarak dolabımın önünde durdum.

Dolaptan beyaz, üstünde siyah yazılar olan bir tişörtle açık mavi kot ceketimi alarak üzerime giydim. Altımaysa kot ceketle aynı tonda olan pantolonumu giydim.

Saçlarımı düzleştirdim ve gündelik makyajımı yaptım.

Parfümümü de sıkarak çantamı hazırladım. Çantamı sırtıma alarak hızla aşağı indim.

Annem ve babam salonda oturuyordu. Onlara günaydın dedim. Daha vaktim olmasına karşın evden erken çıkmak istiyordum.

"Daha erken değil mi? Nereye gidiyorsun?" diye sordu babam.

"Temiz hava iyi gelir belki. Biraz dolaşacağım. Ders saati yaklaştığında da okula giderim." dedim.

"Kendine dikkat et." dedi annem. Gülümseyerek ona baktım.

"Tamam."

Evden çıkarak okula doğru yürümeye başladım. Ama şu an gideceğim yer okul değildi.

Ağaçlık alandı.

Oradan da dersin başlamasına yakın okula giderdim. Kolyeyi bulmalıydım.

Bulmak zorundaydım.

---

Yavaşça saatime baktım.

Dersin başlamasına on beş dakika vardı.

Ve ben kolyeyi bulamamıştım.

Neredeyse ağaçlık alanın her yerine bakmıştım ama bulamamıştım. Atladığım yerler olmalıydı. Başka şansım yoktu. O kolyeyi kaybetmemeliydim.

Ama anlaşılan kaybetmiştim.

Yok olmuştu.

Pişmanlık duygusunu oldukça yoğun bir şekilde hissedebiliyordum. Pişmandım çünkü David'e inanmamıştım. Çünkü ona güvenmemiştim. Çünkü çok çabuk karar vermiştim. Çünkü anlamı çok derin olan bir kolyeyi hiç düşünmeden fırlatmıştım.

Ağaçlık alanın çıkışına yürümek üzere arkamı döndüğümde, bir anlık korkuyla irkilmiştim. Karşımda duran kişiyi görmeyi beklemiyordum.

Karşımda David vardı.

"Ne yapıyorsun burada?" diye sordu hafifçe gülümseyerek.

Gizemli KasabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin