14.Bölüm: YENİ YAŞ

70.1K 4.8K 2.4K
                                    

Sedef Sebüktekin - Hayalin Kadar





Karşımda bir heykel kadar muazzam, özenle yaratılmış gibi biçimli olan adama sanırım bir kaç saattir bakıyordum. İlk defa bir şeyi bu kadar uzun süre yapıp sıkılmamıştım ve bu onu seyretmek olmuştu.

Konuşmadığı zaman, kızmadığı zaman, nefretle ve iğrentiyle bana bakmadığı zaman o kadar güzel oluyordu ki. O benden iğreniyordu, bense ona hayranlık besliyordum. Kaşlarımı çattım kendi kendime.

Bu haksızlıktı. Bana kötü davranan bir adamın, bu kadar güzel olması haksızlıktı. 

Yatağın üstüne saçılmış gür, parlak ve altın sarısı saçlarına baktım. Saçının rengi, bronz tenine o kadar yakışıyordu ki. Mükemmel bir uyum sağlıyordu. Yeşil gözleri kapalıydı ama açık olduğu zaman kusursuz görüntüsüne nasıl bir mükemmellik kattığını biliyordum.

Hastayken bile güzel duruyordu. Normalde kadınlara sert davranan erkeklerden nefret ederdim ama nedense Ilgar'ın bana olan davranışlarında bir neden olduğunu hissediyordum.

Demir eve gelmemişti ama ona ulaşabilmiştim. Eve bir doktor göndermişti, Ilgar'a iğne yapmıştı. Bir kaç gün daha sabah akşam aynı iğneden olması gerekiyormuş. Hava çoktan kararmıştı ve hala eve girip çıkan yoktu.

Gözlerini hafifçe aralayan güzel adama baktım. Tavanda boşça gezindi bakışları önce, ardından göz bebekleri hareketlendi, odayı taradı. Bakışları üstümde durdu, kısık ve yorgun gözlerle yüzüme baktı.

Ayaklandım ve yatağının hemen yanında duran suyu ona uzattım. Yataktan zorlanarak doğruldu, bir an yardım etmeyi düşünsem de ona dokunmamı sevmediği için ellemedim. Arkasındaki yatak başlığına yaslandı, ona uzattığım suyu aldı. Tek dikişte bitirdi, elindeki boşalan bardağı aldım. Bakışları üzerimdeydi, çok dikkatli bakıyordu.

"Burada ne yapıyorsun?" Dedi pürüzlü ama bir o kadar da etkileyici ses tonuyla.

"Sana bakıyorum." Tekrar kalktığım tekli koltuğa oturdum. Saatlerdir onun odasındaydım, aşina olmuştum odasına.

"Neden?" Ben ona yardım ediyordum, yanında duruyordum ve hatta onun için endişeleniyordum o ise yine kabalaşıyordu.

"İnsanlık yapmak istediğim için kusura bakma Ilgar." Ayaklandım, bu odadan çıkmak en iyisiydi. Kapıya doğru hızlı adımlarla yürüdüm.

"Kimsesiz." Hastalığından dolayı zayıf çıkan sesiyle durdum. Omzumun üstünden ona baktım. "Teşekkür ederim." Nefesim, durmuştu. Yeşil gözleri gerçekten de minnetle bakıyordu.

"İnsanlık görevi, kim olsa aynı şeyi yapardı." Kafasını önüne çevirdi, bir şeyler düşünüyordu yine. Derin düşünceleriyle boğuşuyordu, görüyordum.

"Yapmazdı kimsesiz, herkes yapmazdı." Sanki kendi kendine konuşuyordu. Kim yapmadı diye sormak istedim. Güçlü görüntüsünün altında yatan acıları görüyordum, acılarına dokunmak istiyordum. Öğrenmek ve onu kurtarmak istiyordum. Çünkü acılarından kurtulduğunda aslında ne kadar yumuşak başlı bir ruhu olduğunu görecektim.

"Üzerini değiş, iğneden sonra terleyip durdun." Yüzünü ovaladı yumuşak görünen elleriyle.

"Saat kaç?" Gerçekten saat kaçtı? Zaman kavramını yitirmiştim bu odada.

"En son gece yarısına geliyordu." Kafa salladı dalgınca. Hala iyi değildi.

Odasından çıktım, dar ve uzun koridorda dalgınca adımlar attım. Neden böyle sersemleşiyordum neden kimseye hissetmediğim kadar şefkat hissediyordum bilmiyordum. Geniş vücudunu zayıf kollarımın arasına alıp acılarını yok etmek istiyordum, çünkü gözlerinde kırıklarını görüyordum. Bir gökdelenin tepesinden düşmüş bir adam kadar kırığı vardı.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin