12. BÖLÜM

504K 15.2K 2.1K
                                    

Şarkı: Gökçe - Aşık Olmak İstemiyorum

Eylül, keyifli bir şekilde dans ederken az ötede kopan bağırışlar üzerine neye uğradığını şaşırdı. Gürültünün geldiği tarafa doğru yönelince ise gördüğü manzara karşısında şok oldu. Emre, kendinden geçmiş bir vaziyette adamın birini duvara yapıştırmış yumrukluyordu. Dayak yiyen genç adama yardıma gelenler de Emre'nin yumruklarından nasiplerini alıyorlardı.

Emre'yi daha önce böylesine korkunç bir halde görmediği için Eylül korkmuş, eli ayağı titremeye başlamıştı. Yüzünde vahşi bir ifade vardı adamın, içinden adeta canavar çıkmıştı. Olayı gördüğü ilk birkaç saniye donup kalmıştı ama kendine geldiğinde telaşla arbedenin olduğu tarafa yöneldi. O esnada Can'ın Emre'yi zorlukla da olsa kargaşadan çekip aldığını gördü. Aynı anda yüzü kan içerisinde kalmış genç bir adamın ve yanındaki arkadaşlarının hızla mekanı terk ettiğini fark etti.

Emre, kolunu sıkıca tutan adama haşin bakışlar fırlatırken, "Sen ne yaptığını sanıyorsun Can?" diye hırladı. "Neden müdahale ediyorsun?"

Can arkadaşına inanamaz gözlerle bakıyordu. "Delirdin mi sen?" diye bağırdı. "Az daha adamlar elinde kalıyordu. Başını belaya mı sokmak istiyorsun?" Kızgındı ama aynı zamanda içten içe de şaşkındı. Arkadaşının bu şekilde kontrolü yitirdiğine daha önce şahit olmamıştı.

Emre öfkeyle homurdanırken yerdeki sandalyeyi kaldırıp kenara koydu. Yarısı boşalmış mekandaki insanların bakışlarını görebiliyordu ama bir an sonra kireç gibi bir yüzle onu izleyen Eylül'le göz göze gelince canı daha da sıkıldı. Ondan cevap bekleyen arkadaşına kısa bir bakış attıktan sonra "Olanları bilmiyorsun," dedi. "O piç kuruları bunu hak etti." Parmağını uyarı dolu bir ifadeyle havaya kaldırdı. "Bir daha benim işime sakın karışma Can!"

"Ne yani bıraksaydım da adamları öldürse miydin?"

Emre'nin canı zaten yeterince sıkkındı. Üstelik şimdi bir de Can'la uğraşıyordu. Konuyu daha fazla uzatmak istemeyen bir ifadeyle elini kaldırdı ve "Yeter!" dedi sert bir sesle. "Hadi gidelim buradan..."

Bu esnada kulübün sahibi gelmiş, çevreye verilen zararla ilgili hormurdanmaya başlamıştı. Emre, sabırsız bir ifadeyle adama dönerek, "Zararınız neyse ödeyeceğim," dedi. Elini cebine atıp cüzdanını çıkardı ve kartını adama uzattı. "Faturayı adresime yollayın."

Kulüpten dışarı çıktıklarında Eylül ne diyeceğini ne yapacağını bilemiyor, Emre'yle göz göze gelmemeye çalışıyordu. Gördüğü manzara dehşet içerisinde kalmasına sebep olmuştu. Aslına bakılacak olursa hala kendine gelebilmiş değildi. Hareketleri tutuklaşmış, algıları zayıflamıştı. Bir an sonra kolunu kavrayan kızın sesiyle kendine geldi.

"Eylül... İyi misin?" Damla da en az Eylül kadar korkmuştu.

Eylül, az ötede duran ve kendi aralarında konuşan Can ve Emre'den gözünü ayırmadan, "Hayır" diye mırıldandı. "İyi değilim." Bakışlarını arkadaşına çevirdiğinde yüzü hüzünle gölgelenmişti. "Çok korktum. Neden böyle oldu ki? Ben... Çok üzgünüm."

Damla, "Lütfen üzülme," dedi arkadaşını teselli etmek isteyerek. "Bu yaşananların elbet bir açıklaması vardır ."

Eylül böyle bir hareketin bir açıklaması olamayacağını düşünüyordu. Sorun ne olursa olsun çözümü şiddet olmamalıydı. Emre'nin bu hareketi ona hiç normal gelmemişti. Can yetişmeseydi olacakları düşünmek bile istemiyordu. Başını sağa sola sallarken, "Az önce gördüğüm sahneye mantıklı bir açıklama bulmakta zorlanıyorum," dedi cılız bir sesle. "Adamların ne hale geldiğini görmedin mi? Korkunçtu..."

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin