15.BÖLÜM: ÖFKE

71.4K 4.4K 2.2K
                                    

Beck Everybody's got to learn sometime

Linkin Park - Faint



Sadece etrafta gördüğüm kadarını, kitaplarda okuduğum kadarını, filmlerde izlediğim kadarını biliyordum. Anne aslında nasıldı? Bilmiyordum, bilemezdim. Hiç annem olmamıştı ki, nereden bilecektim.

Gözlerimi kırpıştırarak karşımdaki adama baktım. O biliyordu anne kelimesinin anlamını ama o da mutlu değildi. Neden değildi? Gözlerinde neden enkaz vardı?

Anneler şefkatli olmaz mıydı? Ilgar neden şefkate aç bir çocukmuş gibi geliyordu gözüme?

Üstümden çekildi, omuzları düştü ve arkasına yaslandı yorgunlukla. Kendime gelince bende doğruldum uzandığım yerden. Tam karşısında oturuyordum, bacaklarımı kendime çektim. Ay ışığıyla aydınlanan güzel yüzüne baktım. Çok karmaşıktı duyguları, en az benimki kadar karışık hem de.

"Yaralısın." Kısık ses tonumla konuştum. Söylediğime karşı çıkmadı, hiçbir şey söylemedi. "Yaralıyım." Dedim bakışlarımı yüzünde gezdirmeye devam ederken. "Yaralıyız." Adem elmasının yukarı doğru hareket edişini izledim, yutkundu yavaşça.

"Yaralıyız." Dedi beni şaşırtarak. Elim havalanıp, yüzüne dokunmak istedi, yaralarını sarmak istedi ama yaralarının ulaşamayacağım kadar uzakta olduğunu hissediyordum. O izin vermezdi o kadar derine inmeme.

"Bir yara bandı yok mudur?" Sesim fısıltıdan farksızdı. Bu sefer onun bakışları üzerimde gezindi.

"Bilmem var mıdır?" Yeşil gözlerine takılı kaldım, sabaha kadar baksam sıkılmayacağımı fark ederek. Kafasını geriye doğru attı, gözlerini kapattı. Açığa çıkan boynun izledim, pürüzsüz tenini.

"Artık gitsene kimsesiz." Bunu o kadar güçsüz söylemişti ki şaşırmıştım. Yorgun ve yaralı bir adamdı karşımdaki adam.

Neden gitmemi istediğine inanamıyordum? Sanki yanında kalmamı istiyordu, yalnız kalmak istemiyordu. Bir kaç saniye düşündüm ve bu kişinin Ilgar olduğunu düşünerek aklımdaki saçma düşünceleri attım. Bacaklarımı yataktan sarkıttım, ardından kalktım yataktan. Kapıya doğru yürürken kafamı ona çevirdim.

"İyi geceler Ilgar."

"İyi geceler kimsesiz." Kimsesiz, artık bunu söylemesini yadırgamıyordum. Odanın kapısını açtım ve çıktım odadan. Arkamdan kapıyı geri kapattım sessizce. Tam bir adım atacaktım ki duyduğum sesle yerimden sıçradım.

"Efsa." Demir hemen çarprazımdaki odadan çıkmıştı. Doğru ya onun odasıydı orası.

"Efendim?" Gözleriyle Ilgar'ın kapısını işaret etti.

"Ne arıyordun orada?" Ilgar'la birbirimizden nefret ettiğimizi düşünüyordu ve haklı olarak bu saatte onun odasından çıkmama anlam veremiyordu. Şöyle bir gerçek vardı ki, ben Ilgar'dan nefret etmiyordum.

"Konuşmak istedim onunla." Kafasını yana eğdi, pijamalarımı süzdü alayla ama dalga geçmedi.

"Ne konuşmak istedin?" Bende onun gibi kafamı yana yatırdım, yüzüne dikkatlice baktım.

"Hesap mı soruyorsun?" Gülerek kafasını tekrar doğrulttu.

"Sevdim bunu." Koyu gözlerini kısmıştı, sakalları hafiften çıkmıştı.

"Neyi sevdin?" Bana doğru bir adım attı.

"Kendine güvenen hallerini, meydan okuyan bakışlarını. İstediğim oluyor Efsa, seninle işim bittiğinde vahşi bir kaplan gibi olacaksın. Korkusuz, cesur, kendinden emin ve güçlü." Beni değiştirmek istiyordu ve işe yaramadığını da söyleyemezdim.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin