Lan, benim sabahlarım niye alarmla başlamak yerine, annemin elektrik süpürgesiyle başlıyor?
Uyuşuk uyuşuk gözlerimi açtım ve yüzümün üzerine çıkan saçları itekleyip, başımı yastığımdan kaldırdım. Babaannem çoktan kalkmış, yatağımı toplamıştı bile. Ayşe Azur babaanneciğim iyi sahip çıkıyorsun yatağıma he.
Annem hunharca ev süpürmeye devam ederken, "Sefere mi çıkacağız ne bu sabahın köründe ya?" diye söylendim. Söylendim söylenmesine de, duvarda ki saate bakıp 12.34 olduğunu görmemle utandım.
Nida az daha uyusaydın kız, iftara top patlayınca uyanırdın.
Neyse yeni gelin gibi öğlenin köründe hayatı sorgulamak için fazla şeyim... Bekarım.
"Kız kalk artık, uykuya mı tutturacaksın orucu?" diye bağırdı annem.
"Kalktım," dedim ona karşılık vererek. Dudaklarımı yalarken susadığımı fark ettim. Ne güzel öğle bile olmadan susadım. HuriyeSu hazırla damacanaları iftara.
Yer yatağımı topladıktan sonra, pijamalarımı çıkarıp rahat bir şeyler giyinip odamdan çıktım. Annem elektrik süpürgesini yerine koymuş, mutfağa geçmişti. Babaannem de salonda ramazan programları izlemekle meşguldü.
Bu huzur veren sakinlik ramazanın hiç bitmemesini istediğim en küçük nedenlerdendi.
"Kalkmasaydın," dedi annem ben mutfağa girince. Bitkin bir şekilde masaya oturup anneme baktım.
"Uyuyakalmışım."
Annem çıkardığı soğanları doğrarken, "Ne yiyeceğiz akşama?" diye sordum. "Yemek," dediğinde çiğ köfteye çikolata sosu döküp yediğimde ağzımda olan o garip tadın yüzüme yansıyan şekli gibi baktım.
Evet bu gereksiz cümleyi de kurduktan sonra devam ettim. "Valla mı?"
"He essah," dedi gülerek.
Essah? Mustafa? Lan Mustafa'm yiğidimi özledim ben.
Sakince ayaklanıp annemin yanına gittim. "Anne?" dedim sakince. "Hı?"
"Telefonumu versene kız artık, valla çok sıkılıyorum," dediğimde beni alaya aldı. "Çok mu sıkılıyorsun, yoksa oğlanı mı merak ediyorsun?" diye sordu.
Kadın leb demeden Ankara'yı anladı. E madem bu kadar güzel ve zeka işeyen genlerin var beni niye yapamadınız? Sorun babamdan mı kaynaklanıyor?
Sessiz kalışım anneme cevabı çoktan verirken, gözlerimi kaçırdım. Annem elinde ki soğanı tezgâhın üzerine bıraktı ve üst rafı açıp telefonuma uzandı. "İyi al tamam."
Gözlerim kemik gören köpek gibi açılırken, "Oha essahtan mı kız?" dedim.
"Ne kadar salak salak sorular bunlar ya?"
Anne seninle düet yapıp, Sinan Akçıl ve Serdar Ortaç'a rakip olabiliriz. Ne dersin?
Annemin uzattığı telefonu elime alırken, vücudum dile gelmiş koltuk gibi titreşmeye başladı. Allah Allah bugün de değişik benzetmeler yapıp, kurduğum cümlelere çam dikiyorum.
Oruçtan bunlar hep oruçtan. Yoksa bilirsiniz, edebiyat gibi su içip, felsefe gibi işeyen bir kızım ben.
Telefonu aldım ve hızla annemin yanağına ulaşıp öptüm. "Canım be, en sevdiğim annem."
"En mi sevdiğin annen?" diye sorarken, "He," deyiverdim.
Annem tarif edemeyeceğim kadar tuhaf bir bakış savurup, yemeklerin anası -soğanı- tekrar eline aldı. Telefonumun tuşuna basıp açılmasını beklerken, "Özledin mi anneni?" diye sordum.
