-2.BÖLÜM-

192 18 22
                                    

*2.Bölüm'Ben Suçsuzum.'*

*GEÇMİŞ*
Saçlarımı yukarıdan toplayıp yarınki Geometri sınavıma çalışmaya başladım.
O sırada kapıda bir tıkırtı duyuldu. Heyecanla kalkıp odamdan çıktım.
"Abiciğim. Nasıl geçti günün? Bugün iş görüşmen vardı öyle değil mi?"
Abim sendeleyerek ayakkabısını çıkardı ve şöyle bir süzdü beni.
Üstümde kedicikli pijamalarım vardı.
Gülümseyerek ona bakarken o benim kolumdan tutup odasına çekiştirdi.
"Abi ne oluyor?"
Beni odasının içine ittirdi ve kapıyı ikimizin üzerine kilitledi.
"Abi!"
"Sus kız!" belimden tutup beni kendine çekti. Korkuyla ittirdim onu.
"Abi ne yapıyorsun Allah aşkına? Çok içmişsin bence sen. Aç kapıyı çıkayım hadi."
Bileğimden tutup yatağa ittirdi.
"Canım sıkkın eğlendir beni!"
Midem alt üst olurken korkuyla ona baktım. O bana geldikçe yatakta geriliyordum. Korkunç gözleri kararlıydı. Yaklaştıkça yalvarıyordum.
"Abi yalvarırım bırak gideyim. Babam gelir şimdi. Lütfen! Abi!"

(GÜNÜMÜZ)

"Niye ezdin ulan abini?"
Komiserin bilmem kaçıncı sorusuna aynı şekilde boş gözlerle baktım.
Ayağa kalkıp çenemden sertçe kavradı ve gözlerini ağlamaktan şişmiş gözlerime dikti.
"Niye... ezdin... abini?"
Ağır ağır gözlerimin içine bakarak sordu bu kez. Mayışmış sesimle düzelttim.
"Üvey abimi!"
Düzeltişim onu sinirlendirmiş olmalı ki masaya sertçe vurup bağırdı.
"Üvey abin olduğu için mi öldürdün ?"
O olaydan sonra her 'öldürmek' kelimesini duyduğumda söylediğim gibi senkronize bir şekilde konuştum.
"Ben suçsuzum."
Eğilip gözlerini bana dikti.
"Buraya geldiğine göre bir yerlerde bir hata yapmışsın değil mi? Suçsuz değilsin yani bunda anlaşalım. Şu kapıdan giren hiç kimse masum değildir. Şimdi bana anlat bakalım niye öldürdün abini?"
"Abim bana tecavüz etti. Üvey babamda..."
Derin bir nefes aldım. Psikolojik olarak alışıktım buna artık. Bunu birilerine söylemeye.
"Nasıl ikisi de mi yaptı?"
Yutkundum. Duvarlar üstüme gelmeye başlamıştı.
"İkisi de ve her an taciz ediyorlardı. Karşı çıktığımda dayak yiyordum. Birkaç gün kendime gelemediğim bile olurdu. Eğer istemedikleri bir şey yaptıysam birkaç gün yemek vermezlerdi."
Komiser ve yanındaki polis birbirlerine baktılar.
"Peki... Seni savcılık kararıyla hem lise hem de hapishane olan bir yere göndereceğim. Yeni çıkan yönetmelikten dolayı hem eğitimine devam edeceksin hem de cezanı çekeceksin."
Birkaç bir şey imzaladı ve en son ifademi bana imzalattı.
"Dersadet Hapishanesine haber verin. Yeni bir mahkum geliyor."

******
Kelepçenin çıkarılma sesiyle birlikte gözlerimi Dersadet'e diktim. Okul koyu gri tonunda bir renkle boyalıydı ve baya eskiydi. Ama bahçesi çok güzeldi.
Üstü tellerle çevrili olan bahçenin içinde basketbol, futbol ve voleybol sahaları bir de piknik yapmak için birkaç bank vardı.
Bu kadar güzel bir bahçenin üstünde kara bulutlar dolaşıyordu. Ne kadar güzel olsa da içinde kötülük vardı.
Yanımdaki polis beni okulun kapısından içeri girdirirken müdür odası olduğunu düşündüğüm yere ilerletti.
Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimizde karizmatik bir adamı görmemle tahminimde yanılmadığımı görmüş oldum.
"Yeni öğrencimiz sensin demek?" deyip beni baştan aşağı süzdü.
"Derin Demir...bu belgelerden bazılarını imzalamalısınız."dedi yanımdaki polis.
"Ben Orhan Beylice, bu okulun müdürü ve aynı zamanda hapishanenin amiriyim. Gördüğüme göre 2 sene bizim hapishanemizde geçirecek ve ardından normal hapishaneye geçeceksin."
Polisin önüne koyduğu evrakları inceliyordu. Birkaç imza attığı sırada kapı tıklatıldı ve içeri Çinli bir adam girdi.
Bana bakıp tebessüm ettiğinde bir anda ısınıvermiştim bu çekik gözlü sevecen adama.
"Müdürüm yeni öğrencimizin geldiği söylendi. Okulu gezdirmek isterim."
Kafasını bana çevirip gülümsedi ve elini uzattı.
" Ben Sean... Beden Eğitimi öğretmeniyim."
Elimi uzatıp dudaklarımı aralamıştım ki müdürün soğuk sesi susmama neden oldu.
"O da bir katil... Adı Derin Demir!"
Sean Hoca'nın yüzü aniden düşerken bileklerimdeki kelepçeleri polis çıkardı.
"İşlemler bittiğine göre okulu gezebiliriz!"
Sean Hoca koluma girip müdürün yüzüne bakmadan beni kapıdan çıkardı.
Beraber bahçeye doğru ilerlerken bu hapishanenin pekte hapishaneye benzemediğini fark ettim. Sadece bir insanın aşamayacağı kadar uzun bahçe duvarları vardı. Demir büyük kapının önünde nöbet tutan iki jandarmadan başka normal okuldan bir farkı yoktu.
Bir de... suçlularla dolu olması tabi. Normal bir okulda bile sorun yaşarken burada yaşayabileceklerim beni korkutuyordu.
Sean Hoca'yla beraber bir banka oturup etrafımıza bakındık.
İlk olarak sarışın, dudağında ve kaşında piersing olan bir kızı gösterdi.
"Adı Elis. Kapkaççılıktan içerde. Küçük çocuklarla çalışıyordu. Eğer biriyle arkadaş olmak istiyorsan burada sana yardımcı olabilecek tek kişi Elis'dir. Diğerlerinden daha iyi olduğunu başta anlayamasanda sonradan anlayacaksındır."
Elis'ten sonra yakışıklı ve bir kızla konuşan bir çocuğu gösterdi.
"O Emre. Büyük bir bankayı soyarken yakalandı. Sana biraz sarkabilir ama en sonunda Elis'e dönecektir."
Tebessüm ettim.
Sonra kaşlarını çatıp bir kızı gösterdi. Siyah saçlı, mavi gözlü, her yeri dövme olan bir kızı.
"Nil... kendine acı çektirmekten zevk alır. Uyuşturucu ticareti yapmaktan burada."
Bir an ürkütücü bir çocuğu gösterdi. Bahçenin kuytu bir yerinde bir çocukla konuşuyordu. Çocuğun korktuğu her halinden belli olurken korkunç çocuğun elindeki çakıyı görmemle irkildim.
" İşte ayaklı bela Özgür. Ama bazıları Kara'da derler. Seri katil. Psikopatın teki ama bu aralar sadece haraç almakla ilgileniyor."
Bana baktı ve gülümsedi.
"Son olarak... Hakan!" hala birini göstermediği için etrafıma bakındım.
"O kim?"
"Şuan burada yok. Kendisi senin gibi bir katil. Hikayesi tam olarak bilinmese de Özgür'le kanlı bıçaklı düşman oldukları biliniyor. Eğer Hakan'ın yanında olmayı seçersen Özgür'den uzak durmalısın, eğer Özgür'ü seçersen de Hakan'dan..."
"Peki kimi seçmeliyim?"
"Buna sen karar vereceksin."
İkisinden de uzak durmak en iyisi gibi gelmişti bana.
Zil çalmaya başlarken ayağa kalktık.
Yürümeye başlarken birine çarpmamla sendeledim ve birkaç adım geriledim.
Nil denilen kız kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Bir süre beni inceledikten sonra burnundan soluyarak yanımızdan geçip gitti.
Baya sinirlenmişe benziyordu.

DERSADET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin