fünf ✿ deal

4K 415 47
                                    

YOONGI

En son ne zaman bu kadar korkmuştum? Son nefesimi aptalca bir karar uğruna vermek üzere olduğum bu an dışında en son ne zaman böylesine titreyerek yerimde sallanmıştım? Hatırlamıyordum, daha doğrusu bu öylesine güçlü bir korkuydu ki ukala tarafım muhtemelen kendi tırnaklarıyla kazdığı bir toprağa gömüvermişti.

Güneşin son kızıl ışıkları gri ve siyah kürklerine vurduğu iri yarı kurtlar beni fark edip başlarını çevirene kadar nefesimi tuttuğumu bilmiyordum. Güçlükle yutkunarak bu zamana kadar pek de iyi kulluk yapamadığım Tanrı'dan yardım dilerken kurtlar kendi aralarında homurdanarak çoktan kemik olarak kalan geyiğin iskeletini bıraktı ve bana yöneldiler. Aramızdaki mesafe şuanda gözüme o kadar kısa gelmişti ki ayaklarım çaresizce kilitlenip ölümü beklemekten başka bir seçenek sunmadı bana.

Kurtlar koşmaya başlayıp bana doğru atılırken gözlerimi sıkıca yumup bu zamana kadar yapamadığım her şey için pişmanlık hissettim. En başından beri buraya gelmemin hata olduğunu düşündüm önce, Bangtan ile kalıp onlara suçsuzluğumu ispat edebilirdim. Ardından tekrar aile olurduk ve hayallerimizi gerçekleştirirdik. Ya da... bu fazla mı toz pembe olurdu? Sadece yaşasam bile bana yeterliydi muhtemelen. Her şeyin hırsa ve paraya dayandığı sözde modern dünyada akıntıya kapılan bir beden olmaktansa belki de Alex'in yanında kalıp yeni şeyler öğrenmeliydim.

Fakat, artık çok geçti, biliyordum.

Defne kokusu keskin bir şekilde burnuma dolduğunda eş zamanlı olarak tiz bir ses duydum ve ölümümün bu kadar ani ve acısız olmasına karşın şaşkınlığımı gizleyemedim.

Ne yani bitmiş miydi? Bu kadar mıydı?

Ürkekçe gözlerimi açtığımda gördüğüm manzara tek kelimeyle inanılmazdı. Tam görüş açımdaki Alex ellerini havaya kaldırmış odaklanamadığımdan duyamadığım bir şeyler mırıldanırken kurtlar geri geri çekiliyor, garip bir itaatkarlıkla buradan uzaklaşıyorlardı. Kalbim ağzımda atarken yaşadığım şeye bir türlü anlam veremedim.

Zaten koyu mavi gözlere yakalandığım anda kendi gözlerim kararmış ve bilincimi kaybetmiştim.

➳➳➳

"Günaydın uykucu."

Açmamla birlikte gözlerimi kamaştıran ışık huzmesi afallamama neden olsa da sesin kaynağına dönmeyi başarabilmiştim. Alex üzerindeki gri gecelik tarzı bir elbiseyle karşımdaki önceden orada olmadığına emin olduğum, yeni yapıldığı belli yatakta oturmuş dikkatle bir şey örüyordu. Tavandan sarkan sarı ışığın cızırtısı ağaçların hışırdayan sesiyle birleşip baykuşları davet ettiğinde hala gece olduğunu anlamış ancak buraya nasıl geldiğimi anlayamamıştım.

"Neler oldu? Buraya nasıl geldim?" Sesimdeki titrek tınıya engel olamadığımda normalde bundan utanacağımı düşündüm ancak şuanlık umursayacağım en son şey buydu. Hatırladığım tek şey kurtların üzerime sıçrarken bir anda Alex'i görüşüm ardından karanlığı boylayışımdı. Sahiden, buraya geldim geleli ne çok bayılmıştım böyle.

"Seni kilometrelerce taşımak zorunda kaldım." dedi yumuşak bir şekilde, "Neyse ki fazla ağır değildin."

"Beni gerçekten... taşıdın mı?!"

İmkansızdı. Nasıl oluyordu da böyle cılız bir kız benim bedenimi kilometrelerce taşıyıp böyle dinç görünebilirdi? Fizik kurallarına aykırıydı bu.

Sorduğum şeye karşı gülüp bakışlarını elindeki şeyden bana çevirdiğinde benimle eğlendiğini açıkça belli etmiş ve oldukça sinirlerimi bozmuştu. Ne çok gizem taşıyordu böyle, insana kafayı yedirttirirdi.

wild child | myg  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin