-71-

126K 5K 5.2K
                                    

Nina'nın durumu çok kötüydü. Daha ne kadar dayanabilirdi bilemiyordum. Nina'yı kaybedeceğim düşüncesi kalbime inanılmaz bir baskı uyguluyordu.

Ayak sesleri kapıya iyice yaklaşmıştı.

Gözlerimi kapattım. Şimdi kimin acı çekmesini izlemek zorunda kalacaktım? Kim ölecekti?

Mandy ya da James. Onlardan sonraysa David. Ve sonunda ben de öldüğümde bu iğrenç acıdan kurtulacaktım.

Ben bunları düşünürken, James'in haykırma sesi gözlerimi açmamı sağlamıştı.

"Michael!"

Kapıya baktım ve gördüğüm kişi sayesinde bir an da olsa mutluluğu hissettim.

Evet. Gelen Ashley değil, Michael'dı!

Demek ki Michael'ı öldürmemişlerdi. Gömleğinin bazı yerlerinde yırtıklar vardı. Üzerine giydiği gömlek siyah da olsa üzerindeki kırmızı kanlar çok belirgindi. İnsan kanı gibi kokmuyordu. Michael'ın kanı olmalıydı.

Michel'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı ve düşecek gibi olduğundan kapıya tutundu.

"Nina." diyebildi sadece kısık bir sesle.

"Ona yardım etmeliyiz Michael. Bizi çözmenin bir yolunu bulmalısın." dedi David.

Ama Michael hâlâ şokta gibiydi. Bizi duyuyordu ama sanki dinlemiyordu.

"Michael!" diye bağırdı James. O anda Michael sonunda gözlerini Nina'dan ayırabilmişti. Gözlerinin dolduğu ve kendini zor tuttuğu rahatlıkla görülebiliyordu.

"Biz bu ipleri çözemiyoruz çünkü ipler mineli ve bize de çok miktarda mine verildi. Bu yüzden hareket etmemiz bile oldukça zor. Ama sen bu ipleri koparabilirsin." dedi James.

Michael bir şey demedi ve içeri adımını atarak duvarın önünde durdu.

Neden duvarın önünde durmuştu ki?

"Ne yapıyorsun?" diye sordum.

"Oda mineyle dolmuş. Bu kulübenin duvarları da ahşaptan." dedi Michael.

Ardından bir şey dememize fırsat vermeden duvara sert bir şekilde vurmasıyla ahşap duvar kırıldı ve içeri hava girmeye başladı.

Gerçekten zekiceydi.

Michael birkaç kere daha vurarak açığı genişletti. Artık iki insanın rahatlıkla sığabileceği bir boşluk oluşmuştu ve dışarısı gözüküyordu. İçeriye hava girmesiyle hem şu iğrenç küf kokusunun hem de minenin etkisinin azaldığını hissedebiliyordum. Sert bir şekilde yere inen yağmur damlalarının sesi daha net duyuluyordu artık.

Michael hızla teker teker hepimizin iplerini kopardı. Canı yanmış olmalıydı ama bizim gibi mineye çok maruz kalmadığından şu anda bizden çok daha güçlüydü.

En son Nina'nın ipini kopardı. Nina'yı sandalyeden kaldırdı ve yere yatırdı. Ardından kendisi de yere oturdu ve Nina'nın başını göğsüne koydu.

Artık o da bizim gibi gözyaşlarını serbest bırakmıştı.

"Ona onu sevdiğimi söyleyemedim." dedi Michael büyük bir acıyla. Nina ölü gibiydi. Hâlâ nefes alıyordu ama bunun uzun sürmeyeceği belliydi. Hepimiz onun yanına gelmiş, yere oturmuştuk ve Nina'ya bakıyorduk. Ağzından kan geldiğinden yüzünde de kanlar vardı. Ve kalbine doğru bir kazık saplandığından vücudu da kanlar içindeydi.

Tüm bu dostluk..

Her şey Nina'yla başlamıştı aslında. İlk tanıştığım kişi o olmuştu. Onunla tüm bu dostluk başlamıştı. Ve şimdi onu kaybedecek olmak..

Gizemli KasabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin