elf ✿ let's hunt

3.5K 366 34
                                    

ALEX

Devasa bir ağaçtan kopup gelen bir yaprağa kimse neden ait olduğun ağacı bırakıp geldin diye sormuyordu. Ya da tonlarca ağırlıktaki yağmur bulutlarından yeryüzüne inmeyi seçen ve ağırlığı olmayan yağmur damlasına da kimse böyle yapmasının ardındaki nedeni sormuyordu. Fakat öyle anlar gelip çatıyordu ki, tüm varlıkların arasından itinayla seçilmiş gibi boğazımı sorgu ipiyle her nefesimde daha da sıkan vicdanım ve aklım bana neden üzüldüğümü sorabiliyordu.

Düşüncelerimin puslu gölgesinde biçare ince derim beni koruyamayıp üşümeme izin vermesin diye bedenimi yorgunluktan bitap düşürecek kadar yorduğum o akşam, bu tuhaf ve dengesiz adamı kor alevlerle yanmakta olan mazgalın başında dünden kalma tavuk etlerini yellerken görmeyi beklemiyordum. Gerçek hayatına dönüp buradaki küçük macerasını belki de unutacağını düşünürken bir anda onu tam karşımda, gitmemiş halde bulmak beni afallatmıştı. Bir tarafım hala beni fark etmemiş bu yeşil saçlı yabancının hangi sebeple kalmayı seçtiğini sorgularken diğer tarafım sorgularımın yersiz ve tek yapmam gerekenin koşarak ona sarılmak olduğunu söylüyordu.

Çoğu kez çatışan aklım ilk kez kendinden emin bir şekilde adımlarımı yönetip ona koşmamı sağladığında şaşkın bakışları eşliğinde kollarımı boynuna dolamış ve zayıflığından elime gelen sırtındaki kemiklere bile şükranımı iletmiştim. Öyle mutluluk doluydum ki nefes almasına ve ne olduğunu kavramasına bile fırsat vermediğimi şaşkın ve korku dolu tonda konuşmasıyla anladım.

"Yah, dağ geyiği gibi boynuzlarını vücuduma geçirdin!"

Hislerim metrelerce uzunluktaki dağlardan kopup gelen ve erirken devasa çağlayanlar oluşturan karlar gibi taptaze ve coşkuluyken sevinçle gülmemi saklayamadan kollarından ayrıldım ve kaşları çatık halde bana bakan adama baktım.

"Teşekkür ederim Min Yoongi."

Benimle kalmayı seçtiğin için, bana seni iyileştirme ve daha da güçlendirme şansı verdiğin için, yeşili siyaha tercih ettiğin için, gerçek dünyayı istediğin için teşekkür ederim.

"Ne için teşekkür ediyorsun?" Gerçekten şaşkın bir gülüşle dudakları kıvrıldığında ona nasıl davrandığımı dışarıdan görebilmeyi diledim. Fazla mı üzerine düşüyordum? Ya da fazla mı kendimi kaybediyordum sevindiğimde? Canım sıkılmıştı.

Ben öylece kalakaldığımda kollarını gövdesinde birleştirerek kafasını yana eğdi ve minik dişlerini gösterecek şekilde gülümsedi.

"Bana neden kaldığımı sormayacak mısın Alex- ah ya da artık sana ölümcül dağ geyiği mi demeliyim?"

Cennet nasıl bir yerdi bilmiyordum ama bana böyle gülümseyişi oraya olan merakımı daha da arttırıyordu. Meğer diyordum, dünyada ormanlar kadar güzel şeyler de varmış.

"Merak etmiyorum." Omzumu silkerek bunu söylediğimde gülümsemesem ondan nefret ettiğimi düşünebilirdi. "Burada neden veya hangi sebeple kaldığın umrumda değil Yoongi. Beni ilgilendiren ve sana minnettar kalmamı sağlayan şey ne olursa olsun gitmediğin gerçeği."

Afalladığını, böyle bir cevap beklemediğini yüzündeki o garip değişimden ve ışık tutulmuş tavşana dönen bakışlarından anlıyordum.

"Çok tuhafsın." diye mırıldandı sanki bunu bilmiyormuşum gibi. 

Tuhaftım evet, onun gibi bir kanadı kırık kuşu henüz iyileştirmeden gitmesine katlanamayacak kadar tuhaftım. Acı çekeceğini ve her defasında aynı kabusu tekrar tekrar yaşayacağını bildiğimden onu kendi ellerimle acımasızca gökyüzüne salamayacak kadar tuhaftım.

wild child | myg  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin