27. BÖLÜM

396K 9K 992
                                    

Şarkı: Sezen Aksu - Güllerim Soldu

Emre yolda giderken içini kemiren sorularla çıldıracak gibi oluyordu. Eylül'e Aslan'ın tehlikeli bir adam olduğunu, ondan uzak durmasını söylemişti ama belli ki söyledikleri Eylül'ün bir kulağından girip diğerinden çıkmış, üstelik Aslan'la sürekli karşılaşmasına rağmen o spor salonuna gitmeye devam etmişti.

Bu gerçek, öfkesini daha da katlarken yumruğunu hırsla direksiyona geçirdi. Aslan, Eylül'ün göbeğindeki piercing'i dahi biliyordu ve bu gerçeği her düşündüğünde nefesi kesiliyor, kalbi sıkışıyordu. O şeref yoksunu adeta Eylül'e kafayı takmıştı ve bunu açık açık göstermekten hiç çekinmiyordu.

Emre yüreği kadar karanlık caddede ilerlerken kara kara düşünüyordu. Aslan Eylül'e ne kadar yaklaşmıştı? Sevdiği kadın neden ona hiçbir şey anlatmamıştı? O adamın kendisine yaklaşmasına neden izin vermişti? Aklındaki tüm sorular neden ile başlıyor, fakat bu sorulara mantıklı yanıtlar bulamıyordu.

Nihayet Eylül'ün evinin önüne geldiğinde hemen arabadan inmedi. Kendi kendini sakinleştirmeye, fevri bir davranışın nelere sebep olacağını kestirmeye çalışıyordu. Başını kaldırıp Eylül'ün dairesine göz attığında ne salonda ne de mutfakta hiç ışık yanmadığını gördü. En son restorandan ayrılmadan sevdiği kadınla görüşmüşlerdi ve Eylül yatacağını söylemişti. Büyük ihtimalle şimdi yatağında mışıl mışıl uyuyordu.

Emre tam kapıyı açmış iniyordu ki vazgeçip yeniden yerine oturdu. Aslan'ın sırf onu çileden çıkarmak için söylediği sözlere inanıp Eylül'ün karşısına çıkmayacaktı. O spor salonuna bizzat gidecek, neler olup bittiğini kendi gözleriyle görecekti. Eğer Aslan'ın söyledikleri gerçekten de doğruysa... İşte o zaman öfkesini nasıl dizginleyeceğini hiç bilmiyordu...

Arabasını çalıştırıp eve doğru sürmeye başladığında her ne kadar istemese de içinde Aslan'ın söylediklerinin doğru olduğuna dair kötücül bir his vardı. Aslan Eylül'ün göbeğindeki piercingi nasıl bilebilirdi ki? Sıkıntıyla derin bir soluk verirken taş gibi ağır yüreğiyle ne yapacağını düşünüyordu...

Eylül ertesi sabah gözlerini açtığında tembel tembel gerinip mutlu bir şekilde gülümsedi. Uyandığını gören Duman hemen yanına gelmiş beklenti içerisinde boynuna sokulmuştu. Duman'ın yumuşacık tüylerini okşayıp onunla konuştuktan sonra baş ucu komodininin üzerinde duran telefonuna uzandı. Dün Emre kendisini eve bıraktıktan sonra bir süre Duman'la vakit geçirmiş ardından da ev işleriyle uğraşmış, bunun yanı sıra kısa bir market alışverişi yapmıştı. Alışverişin ardından Damlalara gitmiş, eve geldiğinde de yatmadan önce Emre'yi aramıştı.

Bildirimlerine hızlıca göz attı ama her zamankinin aksine Emre'den herhangi bir mesaj gelmemiş olduğunu gördü. Sevdiği adam her sabah uyanınca ona mesaj atmayı alışkanlık haline getirmişti ama şu anda telefon ekranında o tatlı mesajlardan eser yoktu. Bu durum bir an için ona garip gelse de kötüye yormamaya çalıştı.

Telefonunu bırakıp yeniden sırt üstü yattığında Emre'nin geleceğe dair sözlerini düşünmeye başladı. Bu sözlerden anladığı kadarıyla sevdiği adam ilişkileriyle ilgili oldukça ciddi düşünüyordu. Aslına bakılacak olursa evlilik için oldukça erken olduğunu düşünse de aynı durumun Emre için geçerli olmadığı aklına geldi. Sonuçta sevdiği adamla aralarında 10 yaş fark vardı. Bu gerçeği düşününce bir anlığına canı sıkıldı ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. Emre'yi daha önce hiçbir erkeği sevmediği kadar çok seviyordu ve yaş farkını kafasına takamazdı.

Eylül bu düşünceler içerisinde kalktıktan sonra Duman'ın mamasını verdi ardından da banyoya giderek elini yüzünü yıkadı. Aynaya baktığında her şeye rağmen mutlu olduğunu düşündü. Her ne kadar arada bir didişseler de Emre'yle olan ilişkilerinde her şey yolunda gidiyordu. Emre onu çok seviyordu ve her fırsatta bunu göstermekten hiç çekinmiyordu. Aynı şekilde kendisi de Emre'ye delicesine aşıktı ve bu saatten sonra onsuz bir hayat düşünemiyordu. Tek dileği her şeyin olumlu ve sıkıntısız ilerlemesiydi...

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin