zwölf ✿ inspiration

3.2K 341 49
                                    

YOONGI

Yirmi üç yıllık hayatım boyunca her yağmur yağdığında eğer imkanım varsa dışarı çıkar yoksa da bulunduğum yerdeki pencereleri açar, o eşsiz sesin ruhumla buluşmasına müsaade ederdim. Bendeki o yatıştırıcı tesiri o kadar fazlaydı ki, her ne kadar ıslanmayı sevmesem de yere düşerken çıkardığı o senfoniye bayılıyordum. Zaten şu ana kadar bestelediğim ve yazdığım çoğu şarkıyı da böyle havalara borçluydum.

Alex ile karşılıklı olarak bağdaş kurmuş otururken, dışarıda gök gürültüsü eşliğinde yağan mükemmel yağmuru dinliyor bir çeşit meditasyon yapıyorduk. Başta bu teklifi bana sunduğunda şaşırmıştım çünkü bu tarz şeyleri bildiğini bilmiyordum. Ardından bana bunu her yağmur yağdığında yapmaya çalıştığından bahsedince kendimi ona yakın hissetmiştim. Ah, gerçi bu aralar hep yakındık. Özellikle ona avlanmasına yardım ettiğimden beri aramızdaki iletişim farklı bir boyut kazanmıştı. Sanırım bu eklenen duygunun adı saygıydı.

Gözlerimi kapatıp etrafımı incelemeyi kestim ve yalnızca yağmuru, yakınlardaki derede ötmeye başlayan kurbağaları, üzerimizdeki yeşil çadırdan çıkan 'pat pat' seslerini ve yaprakların hışırtısını dinledim. Vücuduma dolan tüm elektrik yalın ayaklarımdan toprağa değip benden uzaklaşırken hiçbir pisliğin kirletemediği en temiz oksijeni ciğerlerime yollamaya devam ettim. Burada hayatta kalmaya çalışmanın ve önceden hor gördüğüm doğanın beni en değerli misafiri yapmasının bendeki tesirini ilk kez böylesine yoğun hissediyordum.

Gök yarılırcasına gürüldeyip yağmur hızlanırken çocukluğumdan yetişkinliğime kadar olan bu kısacık ömürde kendime dert olarak edindiğim şeylerin basitliğini detaylıca izliyordum sanki. Olgunlaşmamış düşüncelerimin kozak meyvelerini yerken nasıl da bunca zaman rahatsızlık hissetmediğimi sorguluyordum öylece. Oysa ki ne çok fırsatım vardı, ailemle, arkadaşlarımla ve altı kardeşimle paylaşmam gereken ne kadar çok güzel anı vardı. Ancak biz bu kısacık ömrü öylesine dünyevi ve boş şeyler uğruna harcıyorduk ki, büyük resimdeki küçük ayrıntıları hep göz ardı edip kötülükleri meydana çıkarıyorduk. İşte bunu fark ettiğim o on belki de yirmi dakikalık kafa dinginliğinde büyüdüğümü hissettim. İlk kez, gerçek anlamda düşünebildiğimi, kalbimin saf bir mutlulukla dolup taştığını, yapmam veya sevmem dediğim her şeyin nasıl da bir anda kişiliğimin altın parçaları haline geldiğini gördüm.

Ardından zihnim tüm düşüncelerimi rafa kaldırıp yağmurun nazik dokunuşlarını arka plana alan bir müzik çalmaya başladı. Duyulamayacak her türlü sesin harmanlandığı bu eşsiz melodide doğanın türlü sesleri vokallik yapıyor, yorgun bir piyano da onlara eşlik ediyordu.

Çok fazla beste yapmış, çok fazla vakit harcamıştım. Fakat hayatımda ilk defa hiç olmayacağını düşündüğüm yabancı bir ülkenin vahşi ormanının tam ortasında, hayatımı defalarca kurtarıp beni asıl kişiliğime kavuşturan bir yabancının karşısında otururken yağmur sesi ilhamım olmuştu. O an, buraya düşmemin aslında kaderimin en önemli parçası olduğunu ve Min Yoongi olarak yapmam gereken şeylerin tükenmediğini hissettim.

➳➳➳    

"Bir ses duydum!"

Bulutlu bir günün öğle saatlerinde Alex ile az önce doğan altı yavru kurdu izlerken Alex çömeldiği yerden bir anda doğrularak sormuştu bu soruyu. Elimdeki henüz gözlerini bile açmamış ileride beni yiyebilecek hale gelen bu vahşi fakat oldukça tatlı kurdu bırakarak gözlerini ormanın derinliklerine dikmiş olan Alex'e baktım.

"Ne sesi?"

Gözlerine bakmaya alıştığımdan beri mavi irislerine sirayet eden pek çok duyguyu anlayabiliyordum artık, bu sefer de endişenin sardığını görmüştüm gözlerini.

wild child | myg  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin