Yirmi Bir

5.3K 490 97
                                    

İnsan doğum gününde sevdiği insanların etrafında olmasını isterdi. Evde tek başına ders çalışmayı değil. Ne var ki Da Eun'un çalışmaları bu aralar iyice sıkılaşmıştı. Doğum gününde ablasının yanına gelemeyecek kadar yoğundu. Areum'sa annesinden kaçamamıştı. Akşama doğru yanıma uğrayacağına sözler vermişti. Onun dışında da çok arkadaşı olan bir insan değildim.

Yani muazzam doğum günü kutlamam evde cips kemirip kitaplarda kendimi boğarak geçiyordu. Düşüncelerde boğulmaktan iyiydi doğrusu. O günden sonra Yoongi'nin dedikleri sürekli beynimin bir köşesinde yankılanmıştı. Hiçbir şekilde kesinliği yoktu ama bir yanım buna o kadar çok inanmak istiyordu ki kendime engel olamıyordum. Yine de bunların hiçbiri etrafımda arkadaş diye dolaşmasına bir açıklama getirmiyordu. Bir ilişkiye girmekten çekindiği anlayabiliyordum ama bunu her defasında bu şekilde gözüme sokması mantıklı mıydı? Durum bu muydu?

Her şey o kadar karışık bir hal almıştı ki çözemiyordum. Jimin'in bu kadar karmaşık bir insan olduğu aklıma gelmezdi. Ekrandan tatlı ve ne hissederse söyleyecek birine benziyordu. Aksine içten içe çok fazla şey düşündüğünün ve düşüncelerinde boğulup ne yapacağını şaşırdığının farkındaydım. Yine de bu yaptıklarını haklı çıkarmıyordu.

Telefonum çalmaya başladığında kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimi Jimin'den uzaklaştırdım. Hastanedeki iş arkadaşlarımdan biriydi arayan. Telefona bakarken kaşlarımı çatmadan edemedim. Beni haftasonu neden arıyordu ki? İş dışında çok konuşmuşluğumuz yoktu.

"Efendim?" dedim telefonu şüpheyle açarken. Umarım kötü bir haber vermezdi.

"Da Hyeon," dedi o benim aksime heyecanla. "Doğum günün kutlu olsun." Pekala doğum günüm olduğunu nereden biliyordu?

"Teşekkürler." Sesim mesafeli ve sakindi. Açıkçası aramızda böyle arayıp doğum günü kutlayacak kadar samimiyet yoktu.

"Ne yapıyorsun bakalım bugün?"

"Bir planım yok aslına bakarsan. Evde oturacağım." Bir anda heyecanlı bir ses çıkardığında yerimden zıplamıştım. Burada tuhaf bir şeyler oluyordu. Masanın üzerinde duran kalemi elime aldım ve konuşmasını beklerken önümdeki kağıdı karalamaya başladım.

"Olmaz öyle şey. Doğum gününde evde mi oturacaksın? Bak ben arkadaşlarımla dışarıdayım. Bize katılmaya ne dersin?" Açıkçası onu, Gaeul'ü üzerinde doktor önlüğü yokken en son ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyordum. Şimdi böyle bir teklifle gelmesi samimi gelmemişti.

"Size iyi eğlenceler Gaeul. Rahatsız etmeyeyim hiç." Yine yüksek sesli bir tepki verdi. Niyeti beni sağır etmek miydi?

"Mızıkçılık yapma. Rahatsız etmezsin. Gel hadi. Hem bak seni tanıştırmak istediğim birileri var burada." Son cümlesini kısık sesle söylemişti. Ne amaçladığını algılayamıyordum. İtiraz etmek için ağzımı açtığımda önümdeki kağıtla göz göze geldim. Yamuk bir J harfi çiziktirmiştim. İşte bu hiç ama hiç hoş değildi. Şimdi de liseli kızlar gibi onun baş harfini defterime mi yazıyordum?

"Pekala." Sanırım değişiklik iyi olacaktı.

Üzerime hızlıca şirin bir elbise geçirip hazırlanmıştım. Kapıyı açtığımda beni bir yığın zarf karşılamıştı. Harika yine fatura zamanıydı. İnceleyip doğum günümde daha fazla canımı sıkmak istemediğimden hepsini toparlayıp salona atmıştım.

Söylediği yere gittiğimde beni güzel bir kafe karşılamıştı. Mekanın tatlılığı beni gülümsetmişti, o yüzden yol boyunca beni dürten gelip gelmemek konusundaki tereddüdümü bir kenara bırakıp daha kendinden emin adımlarla içeri girdim.

Lilac | JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin