Otuz Üç

5.8K 446 239
                                    

Partinin olduğu lüks kulübün önü öyle kalabalıktı ki araba geçmek için gerçekten çaba sarf etmişti. Bangtan'ın partisine belli ki birçok ünlü de katılıyordu, gazeteciler bunun haberini çoktan almıştı. Onları ve etrafta patlayan flaşları gördüğümüzde Areum'la aramızda gergin bir bakışma geçmişti. Bu tarz ortamlar alışık olduğumuz yerler değildi. Bu tarz ortamlar Areum'un sırtını döndüğü gerçekliğine aitti.

Arabadan inip içeri girene kadar çok hızlı hareket etmiştik. Geçen sefer olduğu gibi magazin sitelerinde fotoğrafımı görmek istemiyordum. Görkemli siyah kapılardan geçtiğimizde bizi kulübün girişinde Hoseok karşılamıştı. Suratı asıktı, kapının hemen bitiminde kolları göğsünde bağlı duvara dayanmıştı.

"Oh be sonunda geldiniz. Oyunda kaybettiğim için beni eğlenceden uzaklaştırıp sizi karşılamaya gönderdiler." Çocuk gibi omzunu silkti. Yanaklarını şişirip ofladı. Müzik sesi yüzünden sesini yükselterek konuşuyordu. "Çok saçma." Onun bu haline gülümsemeden edemedim. Çoktan bir şeyler içmiş gibiydi, konuşmasında hafif bir pelteklik vardı.

"Ne oyunu?" Areum yanımda gergince parmaklarıyla oynarken konuşmak bana düşmüştü.

"Jin hyung'un esprilerine gülmemeye çalışıyorduk. Aslında hepimiz Jimin'in kaybedeceğinden emindik. Gülümseyeceğimi bile düşünmüyordum. Jin hyung sonuçta." Kollarını iki yana açıp kaşlarını kaldırdı. Vücut diliyle "Onu bilirsin," diyordu. Jimin'in adının geçmiş olmasını göz ardı edip ona aynı şekilde kollarımı açarak karşılık verdim.

"Ama o hain hile yaptı. Beni gıdıkladı. Kimseyi de inandıramadım." Kafasını yana eğip aklı karışmış gibi baktı. Yavaşça saçlarını karıştırdı. "Aslında bu işi gönüllü yapacağını düşünüyordum. Ama bu aralar beyinsiz gibi davranıyor. Hiçbir davranışını ön görmek mümkün değil." Pekala, konunun bir anda yine ona dönmesinden hiç hoşnut olmamıştım. Hızlıca Hoseok'un omzunu patpatladım.

"Senin gelmen daha iyi olmuş." Bize parıl parıl bir gülüş sundu.

"Hadi eğlenceyi daha fazla kaçırmayalım." Taehyung'a aldığımız hediyeleri ve paltolarımızı elimizden alıp kapıdaki görevliye verdikten sonra bizi gürültüye doğru yürütmeye başladı. Kapının karşısındaki merdivenleri çıkmaya başladıkça ışıklar azalıyor, ses artıyordu. Merdivenler bitip de partinin ortasına düştüğümüzde insanların eğlenmeye çoktan başladığını fark ettim.

"Bunu bensiz yaptıklarına inanamıyorum." Hoseok gördüğümüz görüntüye karşılık olduğu yerde tepinmeye başlamıştı. Ben de tepinmek istiyordum. Yelkenleri saniyeler içinde suya indirmeme neden olacak kadar güzel görünmesinden nefret ediyordum.

Jungkook ve Jimin barın üzerine çıkmış çalan kız gruplarının şarkılarında dans ediyorlardı. Saate baktım. Ana yola kadar uzanan kalabalık bizi en fazla yarım saat geciktirmişti. Bu aptallar eğlenmeye ne zaman başlamıştı? Hoseok çoktan koşarak onların yanında gitmiş, hızlı bir hareketle barın üstüne çıkıp danslarına eşlik etmeye başlamıştı. Grubun diğer üyeleri ve simasının çok tanıdık geldiği büyük ihtimalle ünlü birçok insan aşağıdan onları tezahürata boğuyordu. Hoseok'un da çıkmasıyla sesleri yükseldi. Areum da benim gibi şaşkınlıkla onların aşırılıklarını izliyordu.

Bu kadar feminen hareketlerin onun üzerinde ne kadar seksi durduğunu izlerken eriyip gitmek istiyordum. Baştan ayağa siyah giyinmişti. Yırtık siyah kotunun üzerinde yakası fazlasıyla açık siyah bir tişört ve dar bir ceket vardı. Göğsüne metal iki kolye sarkıyor, her hareketinde savruluyor, birbirlerine dolanıyorlardı. Boynunda ise ince siyah bir choker vardı. Boğulup gitmesini diledim.

Ancak onun yerine Up&Down'ın çalmaya başladığında enerjisi daha yükseldi. Şarkı giriş kısmındayken ceketini çıkardı ve sallayarak kalabalığa doğru fırlattı. İnsanlar çıldırmış gibi bağırmayı sürdürürken aşağıdan birini itekleyerek yukarı çıkardılar. Jungkook ve ışıklar yüzünden yüzünü algılayamadığım kişiyle ellerini birbirine çaktılar.

Lilac | JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin