24.Bölüm: Cennet Ve Cehennem

71.1K 4.2K 4.5K
                                    

Cage the Elephant - Too Late to Say Goodbye


"Daha sert." Ilgar'ın yüksek sesiyle daha sert olmaya çalıştım. "Daha hızlı." Sesi biraz daha yükselmişti. Dişlerimi sıktım, son gücüme kadar kullandım. "Sen buna vuruş mu diyorsun?" Gaza getiren konuşması bende işe yarıyordu. Onun yanında küçücük olan bedenimle saatlerdir debeleniyordum. Kan ter içinde kalmıştım ve artık hareket edecek halim dahi kalmamıştı.Yere çöktüm yorgunlukla. Nefes nefese kalmıştım. 

"Hadi ama kimsesiz, bu kadar mı?" Kafamı kaldırarak ona baktım nefes nefese.

"Sen beni öldürmeye mi çalışıyorsun?" Yanıma eğildi. Bir dizini yere yaslamıştı, diğer ayağı hala yerdeydi. 

"Hayır en iyi yapmaya çalışıyorum. Yaptığımız şeyler tehlikeli kimsesiz, atak ve güçlü olmalısın." Bana uzattığı su matarasını aldım ve kana kana içtim. 

Hemen ilerimde duran dolgun dudaklarına kaydı bakışlarım. Dudaklarının tadı çok güzeldi, dudakları çok yumuşaktı ve dudakları tam dudaklarıma göreydi. Ne ara bu kadar edepsiz olmuştum bilmiyordum ama şuan tek istediğim onun dudaklarında kaybolmaktı.

"Ilgar." Dedim, dudaklarının etkisinden çıkmaya çalışarak gözlerine baktım. Bu daha kötü olmuştu, şimdi ise o eşi benzeri olmayan yeşil gözlerinde kayboluyordum. 

"Söyle kimsesiz." Yutkunarak yüzüne baktım, çok güzeldi o.

"Beni öpmenin sebebi öylesine kendini denemek için miydi?" Alt dudağını ağzının içine yuvarladı. Ardından bana biraz daha yakınlaştı. Bana kendi isteğiyle yakınlaşıyordu, şaka gibiydi. 

"Onun da küçük bir payı var. Ama asıl neden farklı." Terle karışık kokusu burnuma doldu. Bir insan terledikten sonra nasıl pis kokmazdı? Ya gerçekten mükemmel bir varlıktı ya da benim gözümde her geçen gün büyüyordu.  "Belki de tutkularım korkularımın önüne geçmiştir." Nefessiz kaldım. İtirafı beklenmedik ve bir o kadar da büyüktü. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Yüzümün alev alev yandığını hissediyordum. Ilgar bana karşı bir şey hissediyordu, hem de tutku gibi bir duygu.

"Kimsesiz." Bir eli çeneme uzandı ama tutmadı. Şuan hiçbir tensel temasımız yoktu. "Öp beni." İşte bu ikinci bir şoktu. "Ben cesaret edemiyorum ama o gece yaptığını yap, yapış dudaklarıma. O zaman tutku yine korkunun önüne geçer." Sözlerini bitirdiğinde öylece dona kalmıştım. Ne tepki verebiliyordum ne de konuşabiliyordum. 

Yeşil gözlerine baktım bir kaç saniye. Yeşil gözleri beni kendine çekerken cesaret bedenime toplandı. Dizlerimin üstünde doğrularak, yüksek kalp atışlarım eşliğinde dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Dudaklarının tadına tekrar vardım, uyuşturucuya yeni başlayan bağımlılar gibiydim. Bağımlı değilim diyordum ama her seferinde daha çok bağlanıyordum dönüşü olmaz şekilde. 

Bedenimde utanç yoktu, düşünceler yoktu. Sadece tutku vardı, hızlı kalp atışlarım vardı, onun benliğimi yok eden benliği vardı. 

Dudaklarımız dışında hiçbir temasımız yoktu, dayanamadım. Dayanamadım ve bir elimi çenesine koydum, diğer elimi omzuna. O da öpüşüme şevkle karşılık vermeye başladı. Titreyen dizlerimin üstüne daha fazla duramazken onun üstüne doğru eğildim iyice. Bir eli belimi sıkıca tuttu, diğer eli de yanağımı. Tutuşlarımız sertti, dokunuşlarımız sertti, öpücüğümüz sertti, ruhlarımız birbirleriyle sertçe tutkuyu tadıyordu. 

Tutku, bedenime yabancı olan bu duygu bu adam hayatıma girdiğinden beri vardı. Çenesindeki elim enesesine çıktı. Beni kendisine biraz daha çekmesiyle sırtı yere değmişti, bende onun üstündeydim. Nefes almadan öpüyorduk birbirimizi, daha önce hiç tatmadığı duyguları tadıyordu bedenim. 

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin