28 • 'Ceza'

117K 9.5K 2.5K
                                    

Multimedya:Maroon 5 | Maps

Keyifli Okumalar...

Onlar ne güzel yorumlardı, o ne güzel bir yıldız yağmuruydu. Ya siz var ya efsanesiniz 😍 Aynısından istiyorum yine 🤭

🍀
Esra Yağmurlu

Sırıtmaktan yüz kası yaptığım yegâne anlardan biriydi. Zili tekrar çalarken Hatice Hanım, yani müstakbel kaynanam, hamamda kız beğenirmiş gibi bana bakmaya devam ediyordu. Çaktırmadan bacaklarıma baktım. Çarpık değil. Kalça göğüs de fena sayılmaz. Yahu sevgili kaynanacığım bunlar oğlunun ilgilenmesi gereken şeyler değil mi? Sana ne oluyor acaba?

Kendi iç konuşmamla gözlerim büyüdü. Amma da arsızlaşmıştı bu içimden konuşan kız. Bak şimdi onun yerine ben utandım.

Zildeki elim düğmeyle kaynaşırken evdekiler kış uykusuna yatmıştı herhalde. Tam da anahtarı unutacak zamanı bulmuştum. Sırıtan müstakbel domuz sevgilimin yüzü jokerden halliceyken onu öldürmemek için adeta kendimle bir savaş veriyordum. Sonunda beni anasına da rezil etmişti ya helal olsun!

Kapı sonunda açılınca Elif'in sorgulayıcı bakışları bermuda şeytan üçgeninde gezindi. Domuz sevgili, çatlak kaynana, bu üçgene girmekle zeka küpü olduğunu kanıtlayan ben...

"Ne... oluyor?" dedi Elif hiç bir şey anlamamış yüz ifadesiyle.

"Alarm! Alarm!" dedim dişlerimin arasından. "Kaynana vakası!"

"Ney?" derken ağzı kapının paspasına sürtüyordu. Kolunu kavrayıp içeri çekiştirirken arkamdaki ikiliye yine gülümsedim ve iyi akşamlar dileyip kapıyı haddinden fazla kibar bir şekilde kapattım. Hatta o kapı ilk defa benden böyle bir muamele görünce bir an dile gelip teşekkür edecek sandım.

Rahat bir nefes verip arkamı dönmüştüm ki... Vov vov! Elif Gulyabani gibi karşımda dikiliyordu. "Dökül!"

Az önceki performansıma taş çıkartır bir biçimde sırıttım. Her şeyi hesap etmiştim, hayır hiçbir boku hesap etmemiştim ama bunu hesap etmem gerekirdi. Oklava yemek vardı işin ucunda.

"Kaynanayı açıkla!" dedi Elif cehennem zebanisi gibi.

"Kaynana, şey... Kaynana işte."

"Aaa!" dedi şaşırmış gibi. "Hadi canım!" Sonra aniden ciddileşti. "Tam tamına her şeyi anlatmaya başlaman için beş saniyen var!"

"Elif'ciğim..."

"Zaman aleyhine işliyor. Oklavam al beni diyor."

Öylesine hızlı bir açıklama yaptım ki hızlandırılmış İngilizce kursu yanımda halt etmişti. Son cümlemden sonra nefes nefese kalmıştım adeta. Elif'in kaşları en sonunda halay çekmeyi bırakmış sabit bir ifade almıştı. Bir kaç saniye öylece bana baktı. Ardından sakince "Bir dakika!" dedi. "Sakın bir yere ayrılma. Geliyorum."

Arkasını dönüp mutfağa girince derin bir nefes aldım. Tabii bu nefes onun Flash'tan bile hızlı bir şekilde önümde bitmesiyle aldığım son nefese doğru koşuyordu. Hele elindeki oklava kesinlikle bunu tasdikliyordu. "Kızım n-ne yapıyorsun?" dedim geri geri giderek.

"Beynin durmuş canım kardeşim," dedi üzerime üzerime yürürken. "Tekrar çalıştıracağım. Sabit dur! Sadece kafanı patlatıp beynine oksijen gitmesini sağlayacağım o kadar."

Gözlerim şokla irileşti ve gerilerken sonunda dış kapıyla bütünleştim. O sırada kapıdan gelen anahtar sesi kurtuluş çanlarımı çaldı. Gül kapıyı açmadan hemen kapıyı açtım ve onu çekip önüme siper ettim. "Kurtar beni Anakonda Şirine!"

KÜFÜR YOK! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin