Bölüm-2 (Uygar EZELOĞLU)

318K 10.9K 1.9K
                                    

Keyifli okumalar...

*******

Önümde ki adama acımadan bir kez daha vurdum. Vücudunda kırılmadık tek bir kemik kalmamıştı.
Acıyla inledi. Elleri kolları değildi ama bana karşı gelemiyor ve kendini savunamıyordu.

Çünkü beni tanıyordu ve büyük bir hata yapmıştı. Bunun bedelini elbette ödeyecekti. Tiksinircesine adamın kan kusuşunu izledim. Eminim ki içinden, yaptığı aptallığa lanetler ediyordu. Organ mafyasına yataklık eden kim olursa olsun acımazdım.

Nasıl cesaret edebilmişti buna?

Benim gibi ruhu karanlık olan bir adama, ihanet etmenin cezası elbette belliydi. Bu piyasadaki hiç kimse bana karşı gelemezdi. Bu sebeple bu adam, bunun bedelini en ağır şekilde ödeyecekti. Allah'tan başka kimseden korkum yoktu. Bunu hepsi biliyordu. Kaybedecek neyim kalmıştı ki?

Acımasızdım evet!
Hata kabul etmeyen bir kontrol manyağıydım. Çevremdeki herkesin hata yapmamak için korkudan titrediğinin farkındaydım. Hiç kimse yüzüme bakmaya bile cesaret edemiyordu.

Ama böyle olmayı ben seçmemiştim. Beni böyle olmaya mecbur etmişlerdi! Çok şey yaşamıştım. Annemi ve babamı bu yolda kaybetmiştim. En yakın dostumu hiç acımadan öldürmüşlerdi. Peşime defarca kez ajanlar takmış ve beni alt edecek her yolu denemişlerdi.

Ama ben, her şeye rağmen başarmış ve planlarını alt üst etmiştim. Organ mafyası artık pes etmişti. Gerekirse kanımın son damlasına kadar bu pisliklerle savaşmaya devam edecektim. Çünkü Kuzgun'a bir söz vermiştim. Hiç bir çocuk bu yol da can vermeyecekti ve hiç bir anne, çocuğuna böyle iğrenç bir sebepten hasret kalmayacaktı. Çünkü bu ecel değildi. Bu resmen can tüccarlığıydı! Kuzgun can verse de, ben hala yaşıyordum ve yaşadığım sürece bu böyle devam edecekti...

Kuzgun benim tek dostumdu. Bir zamanlar bu alemin lideriydi. Birlikte büyük işler yapmıştık. Beni o yetiştirmişti. Evet sertti ama öyle olmak zorundaydı. Bu alemde lider olmak bunu gerektiriyordu.

Organ mafyasını alt edince, liderliğini ilan etmiş ve kendi kurallarını koymuştu. Madde madde hazırladığı kuralların ilk ve en önemli maddesi, Türkiye'de hiç bir şekilde organ ticareti yapılamayacak, yapan ya da yardım eden olursa, bunun bedelini en ağır şekilde ödeyecekti. Hoşnut olmayan çok olsa da, herkes bu kuralları mecburen kabul etmişti. Zaten başka seçenekleri yoktu. Çünkü lider oydu.

Onun sağ koluydum. Öldürdüğü gün bayram edenlere fırsat vermedim ve Kuzgun'un yerine geçerek, o kuralları bugüne kadar uygulamaya devam ettim.
Yeraltı dünyasında bana taktığı Keskin derlerdi. Bu lakabı keskin nişancılığımdan almıştım.
Böyle olmayı seviyordum. Gerçeği şu ki böyle olmaya mecburdum.

Elimdeki silahı gözümü kırpmadan adamın beynine sıktım ve arkamı dönerek depodan dışarıya çıktım.
Adamlarımla birlikte arabama doğru ilerlerken, soğuk hava beni etkilemiyordu bile.

Gözlerimi kısarak arabada beni bekleyen adamıma işaret verdim.O an depo da büyük bir patlama oldu. Adamlarım korkuyla beni seyrediyorlardı. Hayatımda hiç bir duyguya yer yoktu benim. Kural buydu. Duygusuz olacaksın!

Bu hayatta Kuzgun'dan sonra tek değer verdiğim insan, sağ kolum Kadir'di. Birlikte arabaya binerek ve hızla oradan uzaklaştık.
Pencereden dışarıya bakarak konuşmaya başladım.
"Bundan sonra hata istemiyorum Kadir. Yoksa olacaklardan sorumlu değilim! "

Kadir, tedirgin bir şekilde cevap verdi.

"Peki abi. Emredersin!"

Kadir yıllardır yanımdaydı. Benim için canını vermeye gözü kapalı giderdi. Bunu biliyordum. Can borcu vardı bana çünkü. Yetimhanede büyüdüğü yıllarda yediği dayaklardan kaçarak sokağa düşmüştü Kadir.

Çaldığı bir ekmek için dayak yerken buldum onu. Açtı. Perişandı. Daha 16 yaşındaydı. O haliyle bile gururluydu ve yürekliydi. Aç olduğu için ekmeği çaldığını itiraf edememişti. Onu görür görmez, güvenilir bir genç olduğunu hissetmiştim. Hemen onu yanıma aldım.
Yetiştirdim. Elinden tuttum. Kimse değer vermezken, ben abilik yaptım ona. Hak ediyordu çünkü. O benim kardeşim gibiydi. Güveniyordum ona.


"Şirkete mi abi? " diye sordu.


''Eve sür koçum!" dedim.


İki gündür uyumamıştım. Düşmanlarım bir adamımı satın almışlardı. Bu kuralları uygulamak istemiyorlardı. Ve ölmem için yapmayacakları hiç bir şey yoktu. Çünkü yaşadığım sürece, o kurallarda yaşayacak, masum insanlara el uzatmalarına izin vermeyecektim. O kurallar sayesinde kimse kafasına göre davranamıyordu ve bu şekilde her şey kontrol altında kalıyordu.

Akıllarınca bana tuzak kurmuşlardı.
Ama ben aptal değildim. Keskin zekam sayesinde, kısa sürede bu ihanetin farkına varmıştım. Planlarını uygulayacakları gece, beni gambazlayan adamıma yanlış bilgi verirdirmiştim ve bana ihanet eden adamı oyuna getirerek, oyun içinde oyun oynatmıştım.

Çünkü ihaneti asla kabul etmezdim! Benim için ilk kural sadakattı. Kimseye acımaz, gözümü kırpmadan yok ederdim!

Kadir boğazını temizledi ve sordu.
"Abi bir kaç gün dinlensen olmaz mı?"
Sesinden tereddütle sorduğunu anladım.
Kaşlarımı çatarak cevap verdim.
"Sen işine bak koçum!"

Bana cevap veremedi. Biliyordu çünkü, işime birinin karışmasından nefret ederdim. Gözlerimi kıstım ve karanlığı seyrettim. İnsanların içinde ki karanlığın yanında, bu karanlık hiç demekti. Her şeye rağmen sabah bu yollara güneş doğacaktı. Peki ya bizim içimizde büyüyen bu amansız karanlığı ne aydınlatacaktı? Sıkıntıyla dişlerimi sıktım. Benim için artık umut yoktu. Umutlarım, annemin gözlerini kapatmasıyla karanlığa karışmıştı. Hayallerim, babamın doyamadığım sesiyle kaybolup gitmişti. Artık ne sevgiye inancım ne de yarından hiç bir beklentim kalmıştı.

Araba durunca daldığım düşüncelerden sıyrılıp, indim ve eve doğru yürüdüm.
Bu ev bana dedemden kalmıştı. Küçük yaşta annem ve babam acımasızca katledilince, beni dedem büyütmüş, ama kalbimdeki acıyla beslenip bir canavara dönüşmeme engel olamamıştı. Yazık ki o da yıllar önce amansız bir hastalıktan ölmüştü.

Ben ise, karanlığıma karanlık ve servetime servet katarak büyümüş, zamanla iyice buzdan bir adama dönüşmüştüm.
Bu koca ev benim için bir otel'den farksızdı. Tıpkı benim gibi soğuk ve yalnızdı.

Kapıda beni, ölen dedemin emektar çalışanı İhsan efendi karşıladı. Her zaman ki gibi başını saygıyla eğerek beni selamladı. Ben de başımı salladım ve yüzümde tek bir mimik oynamadan ona karşılık verdim.
Gülmeyi annem ve babam gözlerimin önünde katledilirken kaybetmiştim.
Bu insani duyguyu onlarla toprağa gömmüş, kendime gülmeyi haram kılmıştım!

İhsan Efendi peşimden yürüyerek konuşmaya başladı.
"Yemek bir saat içinde hazır efendim."

"Yemek istemiyorum. Boşuna hazırlatmayın! " diyerek odama çıktım ve kendimi banyoya attım.
Bu düzen böyleydi.
Ruhsuz, soğuk ve karanlık...

*******

İlk iki bölümü,biraz karakterleri tanıyabilmeniz için kısa tuttum.
İlerleyen bölümler bu şekilde olmayacak.
Sevgiler 😚😚😚

KESKİN (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin