LUCA

4.8K 11 7
                                    

Ağrı ve acı, evet, kesinlikle beni en iyi şekilde anlatan iki kelime olmalıydı. Göz kapağımın üzerinde hissettiğim baskı gözlerimi açmama engel olurken nerede olabileceğimi anlamaya, ölçmeye çalışıyordum. Zor bela açtığım gözlerim etrafı bulanık görüyorlardı.

Etrafa iyice bakındım. Bileklerime kadar olan su görüş alanımı kısıtlarken karanlıkta tek ışık kaynağım olan gökyüzüne baktım. Ay tam tepemde , yıldızlar çevirmiş etrafını, ben ise onlara çok uzaktım. Kafamı etrafıma bakmak için aşağı eğdiğim sırada karanlıkta bir şey göremediğim için ellerimi kullanıp bir şeylere dokunmaya çalıştım. Yaklaşık üç adım sonra hissettiğim beton benzeri yapıya elimi sürttüm. Duvarı takip ederek çizdiğim daireye bakılacak olursa kesinlikle bir kuyuda olmalıydım. Bunun başka açıklaması olamazdı değil mi?

En son nerede olduğumu gözümde canlandırmaya çalıştım. Duman, dumana bürünmüş vücudumu hatırlıyordum sonrası uçsuz bucaksız bir karanlık kuyuya işaretti.

Beni buraya İgnis getirdiğini düşünürsek -ki gayet mantıklı- kesinlikle soruşturmak adına geri dönecektir. Bir oyunlar vardı işin içinde bunu biliyordum. O resimler, beni başından beri tanıdığının en büyük kanıtıydı kesinlikle ve ben bunu da öğrenmiştim. Tanrım! Nasıl onun tarafında olmayı düşündüm? Aaron ile ne kadar kavga etsek bile biz aynı takımdayız bunu nasıl göz ardı edebildim?

Yassı duvarlara sırtımı dayayarak yere çöktüm. Dizlerimi kendime çekip etrafa bakındım. Ben kesinlikle aptalın tekiyim! Gözlerim korkuyla dolarken sıkı sıkı yumdum. Göz kapağımda oluşan ağırlık kat kat artarken kendimi serbest bırakmaya hazırlanmıştım fakat bunu yapmayacağım. O bunu istiyordu. Beni öldürecek olsa dahi sonuna kadar direnmeli ve ona karşı olduğumu bir şekilde göstermeliyim.

Yerdeki suya kafamı yana çevirerek bakmaya başladım. Duvarlara tırmanmaya çalışmıştım ama bir şekilde geri kayıyor veya direk düşüyordum. Aklıma gelen diğer bir fikirle kuyu dışında kendime çekebileceğim kadar su çekmeye çalıştım. İgnis, yapacağım her hamleyi bildiğinin farkındaydım ama öyle boş boş duramazdım.

Su git gide artarken bende su ile birlikle yukarı çıkıyordum. Ama garip bir şekilde kuyunun başına hiç bir şekilde varamıyordum. Sanki ben gittikçe uzuyor gibi. Bu bir oyundu değil mi? Simülasyon tarzı bir şeyin içindeyim. Evet! Kesinlikle öyle!

Bu sefer ise ona karşı çıkabilmem için uyanmam gerekiyordu ama nasıl? Dışarı çıkmak yerine kendimi kuyun dibine bırakarak vücudumu hissetmeye çalıştım. Bu ağrılar, acılar benim hislerim değildi.

'' Uyanmışsın.'' kulaklarımda çınlayan sese doğru yönelmeye çalıştığımda karşımda Sacer'i görünce istemsiz geriye doğru gitmeye başladım, sırtım duvara dediği anda toparlanıp konuşmak için kafamı ufak çaplı salladım. İgnis Sacer bana doğru emin ve bir o kadar ürkütücü adımlarla yaklaşırken gözlerim onun yüzünde odaklanmıştı.

Tam karşıma gelip beni duvarla kendisi arasına aldığı sırada bütün sular birden havalanıp kuyu dışına aktarılırken biz ise kuyu dibinde duruyorduk. Nefesini yüzüme üflediği sırada bir anda kapadığım gözlerimi açtığım anda bambaşka bir yerdeydim.

Neresiydi burası? Ring mi? Ne yapacaktım? Dövüşecek miydim? Hiç sanmıyorum. Etrafa bakındım İgnis ortalıkta görünmüyordu. Oyunun içinden oyun çıkıyordu ve bu durum beni oldukça kızdırıyor ve sinirlendiriyordu. Ortalığın bu kadar sessiz olması korkmama neden olurken gözlerimi kapadım. Karşıma siyah şapkalı biri çıktığı sırasında ufak çaplı alaycı bir kahkaha yolladım.

''Şimdi beni iyi dinle! Sana benden intikam alabilmen için bir zaman veriyorum. '' dediği kelimelere gözlerimi kısarak süzmeye başlayınca bana garip bakıyordu. Bunu yem olarak atıyor önüme değil mi?

PASİRONİKWhere stories live. Discover now