Bölüm 30

6.6K 374 33
                                    

Persephone'un yatağına uzanmış odanın tavanına öylece bakıyor, yaşamış olduğumuz olayları gözden geçiriyordum. Poseidon'un olayları anlatırken ki ifadesini, Hades'in Poseidon'un beni sevdiğini söylediği zaman verdiği tepkiyi,Zeus'un Poseidon'a verilecek cezayı benim bulmamı istemesini belki de bininci defa kafamda canlandırmıştım.O kadar çok yorulmuştum ki kendimi fırtınalı bir gecede savrulmayı yeni bırakmış yapraklar gibi hissetmekten alamıyordum. Kafamın içi, benim cevaplamaya uğraşmaktan bıktığım ama kendileri ısrarla dönüp durmaktan bıkmayan sorularla doluydu.

Üzerimdeki yük giderek ağırlaşırken bir an tüm bu yaşananlara karışmadan önce her şey daha kolaymış gibi hissettim . Annemin başında beklediğimi,iyileşmesi için umutla dua ettiğim anları düşündüm. O zamanlar tek derdim,annemin hastalığı iken şimdi ona eklenen başka bir sürü şey vardı.Annemin yanındayken en azından kafam sakindi ve doğru düşünebiliyordum,oysa şimdi pekte öyle değildi. En çokta kendime cevaplayamadığım sorular sormaktan yorulmuştum.Poseidon neden her şeyi anlatmıştı?Adonis nasıl buraya gelmişti?Poseidon'a nasıl bir ceza verecektim?Ya da...Verebilecek miydim? Diğer bir soru da şuydu: Tüm yalanların,oyunların ortaya çıkması iyi bir şeyse ben neden hala böyle hissediyordum?

Bu soruları tekrar tekrar düşünmek başımı ağrıtmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu.Bu nedenle düşünceleri birazda olsa uzaklaştırmak amacıyla yatakta, dirseklerimden güç alarak doğruldum.Başka şeylere odaklanmayı denedim ve odaya çıkarken Hades'e ne söylediğimi hatırlamaya çalıştım.Bir şeyler söyledim mi,ondan bile emin değildim.Ama her ne söylediysem Hades'in bunu hoş karşılayıp dinlenmem için beni yalnız bırakması büyük bir şanstı.Bir yanım onu yanımda istesede ona kızgın olduğunu ,olayları canlandırdıkca yeni yeni fark ettiğim diğer yanım yalnız kalmanın daha iyi olacağı konusunda kararlıydı. İki kefeli bir terazinin kolları gibi bu isteklerin ağırlıkları, karşılıklı olarak değişirken ikilem arasında kalmanın verdiği rahatsızlıkla derin bir nefes aldım ve ne zaman girdiğimi bilmediğim odanın kapısına baktım.

"Seni suçladığım için üzgünüm,Persephone"

"Senin yapmadığını biliyordum fakat sende tahmin edersin ki geçmişte yaşananlar yüzünden böyle tepkiler vermemiz normaldi,Persephone."

"Poseidon'un böyle bir şeyi nasıl yaptığını anlayamıyorum,Persephone"

Benim suçlu olduğumu akıllarından geçiren tanrı ve tanrıçaların söyledikleri bütün bu sözleri sanki yıllar önce duymuş gibi hissediyordum.Oysa aradan sadece birkaç saat geçmişti.Son hatırladığım şey Apollo'nun bana kendimi iyi hissettiren gülümsemesiydi.Odaya nasıl geldiğim,bu yatağa nasıl uzandığımı bile çok sonraları fark etmiştim.

"Kafamın içinin, hiç bu kadar karışık olduğunu hatırlamıyorum" diye mırıldandım kendi kendime. "Belki de deliriyorumdur." Abartma dedi iç sesim. "Evet belki de abartıyorumdur." Durumumun garipliğine güldüm.

Kısa ve saçma konuşmamın ardından ayağa kalktım ve aynanın karşısına geçip uzun zamandır görmeye fırsat bulamadığım annemi hayal etmeye çalıştım. Her şey öyle üst üste gelmişti ki annemi görme fırsatını bile daha yeni elde edebilmiştim.

Birkaç saniye sonra annemin yatağı aynayı kapladığında özlemle içimin titrediğini hissettim.Yatağında doğrulmuş çorbasını içerken bile öyle güzel görünüyordu ki. Küçükken, öz annem olmadığını bildiğim halde bazı özelliklerimi ona benzetmeyi severdim. Saçlarımın şeklini, gözlerimin rengini. Gerçi bu hala değişmemişti.Fakat işin aslı şu ki, çorba içmek gibi sıradan bir şeyi yaparken bile asla onun aynı işi yaparken ki güzelliğiyle kıyaslanamazdım. Hasta olmasına rağmen.

Sahte TanrıçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin