48. BÖLÜM

353K 8.2K 1K
                                    

4 GÜN SONRA - PAZAR GÜNÜ - İSTANBUL

Eylül yatakta uzanmış, düşünceler içerisinde tavana bakıyordu. Londra'dan bir gün önce öğlen saatlerinde dönmüşlerdi ve hem çok keyifli hem de iş açısından verimli beş gün geçirmişlerdi. London Eye'da geçirdikleri o muhteşem dakikalardan sonra tiyatroya gitmişler, "The Weir" adlı oyunu izlemişlerdi. Kalan günlerinde ise fuardan arta kalan zamanlarda Oxford Street'i, Soho'yu, Kensington bahçelerini ve Madame Tussauds müzesini gezmişler, akşamları da Londra'nın en ünlü publarına giderek hoş vakit geçirmişlerdi. Bunun yanı sıra tanıdıklara da hediyeler almayı ihmal etmemişlerdi.

Bu yoğun ve yorucu geçen beş günün ardından eve döndüklerinde Eylül yine akşama kadar uyumuş, ancak kendine gelebilmişti. Sabah kalktıklarında güneşli havadan istifade ederek bahçede kahvaltı yapmışlar, sonrasında da ailesiyle konuşmak için odaya çıkmıştı. Birkaç gündür yapacağı bu görüşmeyi düşünüyor, ister istemez geriliyordu. Korktuğu şey ailesinin bu habere arzu ettiği gibi coşkulu bir tepki vermemesiydi. İşin kötüsü kırılabileceğini düşünerek bu tedirginliğini Emre'yle de paylaşamıyordu. En sonunda telefona sarılıp annesini aradığında bir süre Londra'yla ilgili konuşmuşlar, ardından da kalbi heyecanla çarpar bir halde "Anne sana bir haberim var," demişti...

"Söyle bebeğim, neymiş haberin?"

Eylül annesinin keyifli gelen ses tonunu duyunca pozitif duygularla dolarak "Emre bana Londra'da evlenme teklif etti," dedi. O an hattın diğer ucunda kısa bir sessizlik oluştu. Sonrasında ise annesinin gerginleşen sesini duydu.

"Peki sen ne cevap verdin?"

Eylül hiç duraksamadan "Kabul ettim," dedi. "Bir an önce evlenmek istiyoruz. Tabi siz de onay verirseniz."

"Ne yani biz onay vermezsek evlenmeyecek misiniz?"

Eylül yavaş yavaş gerilmeye başladığını hissediyordu. Aslında annesi Emre'yi çok severdi ama büyük ihtimalle bu evlilik için erken olduğunu düşünüyordu...

"Sizin onay vereceğinizi düşünüyorum anne. Sonuçta Emre'yi sevdiğinizi ve bizim mutlu olmamızı her şeyden çok isteyeceğinizi biliyorum."

"Tabii ki mutlu olmanızı çok isteriz. Ama şunu unutma ki sen bizim bir tanecik kızımızsın ve böylesine önemli bir kararı çok iyi düşünerek vermeni isteriz."

Eylül annesinin yumuşayan ses tonunu duyunca cesaretlenerek art arda laflarını sıralamaya başladı...

"Yüz yıl da düşünsem Emre'den başka kimseyle evlenmeyeceğim. Onu çok seviyorum. Ondan başkasını sevebilmem mümkün değil. Ömrümün sonuna kadar onun yanında olmak istiyorum anne. Ona olan aşkım o kadar büyük ki..."

"Tamam kızım ama aranızdaki yaş farkı beni biraz tedirgin ediyor. Şimdi aşıksın gözün hiçbir şeyi görmüyor. Peki bir on yıl sonra da aynı şeyleri düşünecek misin? Ayrıca sen daha 23 yaşındasın. Evlilik için o kadar erken bir yaş ki bu. Pişman olmandan korkuyorum. Evet Emre çok beyefendi, olgun, oturaklı bir adam ama sen daha çocuksun benim gözümde."

Eylül bu sözleri duyunca tahmininde yanılmadığını anladı. Empati kurduğunda annesine endişelerinde hak veriyordu ama kendisi onun bu korkularını taşımıyordu. Aralarındaki yaş farkından kaynaklı bir sorun olacağını ise katiyen düşünmüyordu.

"Anneciğim seni çok iyi anlıyorum ama biz Emre'yle çok iyi anlaşıyoruz. Aramızdaki yaş farkından kaynaklı bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum. Bizim ortak o kadar çok yönümüz var ki. Lütfen anla beni..."

Eylül annesinin yaşadığı ikilemi hissedebiliyordu. Bir an sonra ise onun kati bir tonda söylediği sözlerini duydu...

"Tamam bebeğim, anlıyorum seni ama öncelikle babanla bu konuyu konuşacak ve ona bu düşüncenizden bahsedeceğim. Seni arayacaktır zaten. Sen de o zaman bu hislerini babanla paylaşırsın. Yalnız şunu söyleyeyim, her şey prosedürlere uygun olacak. Emre gelip seni bizden isteyecek ve Allah'ın emrini alacak. Öyle kafanıza göre hareket etmek yok, haberin olsun."

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin