Birinci Kitap: 4. Bölüm

2.9K 145 22
                                    

16 Haziran günü.

Sana niçin mi yazmıyorum? - Bunu soruyorsun, ama sen bilgin birisin. Keyfimin yerinde olduğunu tahmin edebilirsin, hem de - kısacası, kalbimi yakından ilgilendiren bir tanışma yaptım. Yaptım - bilmiyorum.

En sevilesi varlıklardan biriyle nasıl olup da tanıştığımı, sana sırasıyla anlatmak, zor olacak. Neşem yerinde, yani iyi bir öykü yazarı değilim.

Bir melek! - Tuu! bunu kendi sevdiği hakkında herkes söyler, değil mi? Yine de, onun nasıl mükemmel olduğunu, niçin mükemmel olduğunu, sana anlatmaya muktedir değilim; yeter, bütün duyularımı tutsak etti.

Bunca saflık yanında bunca zekâ, bunca sağlamlık yanında bunca iyilik ve gerçek yaşamla edim karşısında bu iç huzuru. -

Onunla ilgili olarak bu söylediklerimin hepsi birer kötü herze, onun bir tek çizgisini bile ifadeden yoksun sıkıcı soyutlamalar. Bir başka sefer - Yok, bir başka sefer değil, hemen şimdi sana anlatmalıyım. Şimdi anlatmazsam, başka hiç olmaz. Zira, lâf aramızda, yazmaya başladığımdan beri üç defa kalemi elimden bırakıp, atımı eğerlettirmeye ve binip ona gitmeye kalkıştım. Ama işte bu sabah ata binmemek, ata binip gitmemek için yemin ettim, yine de her an pencereye gidip, güneşin ne kadar yükseldiğine bakıyorum. -

Kendime egemen olamayıp, ona gitmek zorunda kaldım. Şimdi yine buradayım, Wilhelm, yağlı ekmeğimi yeyip, sana yazacağım. Onu sevimli, neşeli çocukların, sekiz kardeşinin arasında görmek, ruhum için ne büyük bir haz! -

Böyle devam edersem, sonunda da başta bildiğinden daha fazlasını öğrenmiş olmayacaksın. Bak, dinle, ayrıntılara girmeye gayret edeceğim.

Sana daha önce, prenslik danışmanı S.. ile nasıl tanıştığımı, beni en kısa zamanda onu inzivagâhında ya da aslında küçük krallığında ziyaret etmemi istediğini yazdım. Bu ziyareti ihmal ettim ve talih bana o sakin yöredeki gizli defineyi tesadüfen keşfettirmiş olmasaydı, belki de hiç oraya varmayacaktım.

Bizim gençler dışarda bir balo düzenlediler, gitmeye benim de gönlüm oldu. Buralı, iyi, güzel, ama önemsiz bir kızı refakatime almayı teklif ettim, dans refakatçimle yanında teyzesi, kiralayacağım arabayla eğlence yerine gitmeyi, yolda da Charlotte S..'yi almayı kararlaştırdık. - Seyrek, ama yaygın ormandan geçip av köşküne giderken, refakatçim, güzel bir hanımla tanışacaksınız, dedi. - Dikkat edin, diye karıştı teyzesi, âşık olmayın! - Niçin? dedim. - Sahibi var, diye karşılık verdi, babası öldüğü için, işlerini halletmek üzere seyahatte, çok iyi bir adam, hatırı sayılır bir geçim kapısı için de başvuracak. - Bu haber beni pek ilgilendirmedi.

Köşkün kapısına vardığımızda, güneş daha bir çeyrek saat tepenin üstündeydi. Hava çok bunaltıcıydı ve kadınlar, ufuk çevreninde boz beyaz, boğucu ağır bulutçuklarla kopmaya hazırlanan bir fırtına yüzünden endişeye kapıldılar. Kendim de eğlencemizin suya düşebileceğinden çekinmeye başlamama karşın, hava tahmincisi tavrıyla onların korkularını dağıttım.

Ben arabadan inmiştim ki, kapıya gelen bir hizmetçi kadın, biraz durmamızı rica ederek, Matmazel Lotteciğin hemen geleceğini, söyledi. Avludan geçip, iyi inşa edilmiş binaya yürüdüm ve merdivenlerden çıkıp tam kapıdan girince, hayatımda gördüğüm en alımlı oyun gözlerimi kamaştırdı. Ön salonda altı çocuk, on birden iki yaşına kadar, orta boylu, güzel endamlı, kollarında ve göğsünde soluk kırmızı kurdeleler olan, sade beyaz giysili bir kızın etrafında oynaşıyordu. Elinde kara bir somun tutuyor ve bundan çevresindeki küçüklerin yaşlarına ve iştahlarına uygun parçalar kesip, büyük bir sevimlilikle dağıtıyor, küçükler de buna tek tek hiç sahtesiz sesleniyorlardı: Teşekkür! minik ellerini, daha kendi dilimleri kesilmeden havaya uzatıyorlar, sonra da akşam ekmeğini alan neşeyle zıplayıp ya da tabiatına uygun, sakin geri çekilip, Lottelerini de alıp götürecek olan yabancılarla arabayı görmek için, avlu kapısına doğru yürüyordu. - Sizi içeriye kadar getirip zahmet verdiğim, hanımları da beklettiğim için, bağışlayınız, dedi. Giyinmeyle ve yokluğumda ev için gerekli tedariklerle uğraşırken, çocuklarıma ekmeklerini vermeyi unuttum, benden başka kimseden dilimlerini almak istemiyorlar. Önemsiz bir iltifatta bulundum, bütün ruhum onun endamı, sesi ve tavrı üstünde toplandı ve eldivenleriyle yelpazesini almak üzere odaya seyirttiğinde, bu şaşkınlıktan sıyrılmaya zaman buldum. Küçükler, yandan, belli bir mesafeden beni gördüler, ben de mutluluk timsali yüzü olan en küçüğe doğru yürüdüm. Çocuk geri çekilirken, Lotte kapıda göründü ve çocuğa seslendi: Louis, kuzenin elini sık. - Oğlan isteneni yaptı, ben de minik, sümüklü burnuna aldırmadan, onu yürekten öpmeden edemedim. - Kuzen? dedim, elimi ona doğru uzatırken, sizinle akraba olma mutluluğunu hak ediyor muyum acaba? - Oh, dedi, hafif bir gülücükle, bizde uzaktan kuzenlik pek çok, aralarında en kötüsü siz olursanız, üzülürüm. - Giderken, on bir yaşındaki kendisinden sonra gelen en büyük kız kardeşi Sophie'ye, kardeşlerine iyi dikkat etmesini, babası at gezintisinden dönünce, onu karşılamasını tembihledi. Küçüklere de, ablaları Sophie'ye kendisiymiş gibi itaat etmelerini söyledi, aralarından bir ikisi, yüksek sesle buna söz verdi. Sarışın şımarık bir küçükse, altı yaşında var yok, itiraz etti: Ama o sen değilsin ki, Lottecik, biz seni daha çok seviyoruz. - En büyük iki oğlan arabaya tırmanmıştı ve yaramazlık etmeyeceklerine söz verirlerse, benim iznimle, orman başına kadar arabayla gelebileceklerdi.

Genç Werther'in AcılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin