Birinci Kitap: 5. Bölüm

2.4K 109 28
                                    

19 Haziran günü.

Geçende öykümün neresinde kaldığımı artık bilmiyorum; yatağa gidişim, gecenin saat ikisiydi, bunu yazmak yerine sana anlatabilseydim, seni belki sabahın körüne kadar tutmuş olacağımı biliyorum.

Balodan dönüşümüzde olanı henüz anlatmadım, bugün de vaktim olmayacak.

En görkemli gün doğuşuydu. Hafiften damlayan orman ve çepçevre tazelenmiş kır! Bayan refakatçilerimiz uyukladılar. Benim de beraber olmak isteyip istemediğimi sordu? onun yüzünden kendimi sıkmamalıymışım. - Bu gözleri açık gördüğüm sürece, deyip bakışımı kuvvetle ona diktim, hiçbir tehlike yok. - Ve ikimiz de onun kapısına kadar dayandık, orada hizmetkâr kız kapıyı yavaşça açarak, Lotte'nin sorusu üzerine, babasının ve küçüklerin iyi olup hâlâ uyuduklarını söyledi. Kendisini daha aynı gün görebilmeyi isteyerek, oradan ayrıldım; kabul etti ve kalkıp geldim; ve o zamandan beri güneş, ay ve yıldızlar rahatça işlerine bakabilirler, benim için gece de gündüz de bir ve çevremde bütün dünya yitiyor.

★★★

21 Haziran günü.

Tanrı'nın azizlerine ayırdığı günler gibi mutlu günleri yaşıyorum; artık bana ne olursa olsun, sevinçlerin, hayatın en temiz sevinçlerinin tadına varmadığımı söyleyemem. - Wahlheim'imi biliyorsun, oraya tamamen yerleştim, oradan Lotte'ye yalnızca yarım saat, orada kendimi ve insana nasip olan bütün mutluluğu hissediyorum.

Wahlheim'i gezintilerimin hedefi olarak seçtiğim zaman, buranın cennete bu kadar yakın olduğunu düşünür müydüm! Şimdi bütün arzularımı içinde kapsayan av köşkünü, uzun yürüyüşlerimde, kiminde dağdan, kiminde ovadan, nehrin ötesinde kaç kez gördüm!

Sevgili Wilhelm, insanın içindeki açılma, yeni keşifler yapma, dolanıp durma hevesi üzerine çokça düşündüm; sonra yine kısıtlamalara kendini isteyerek teslim etme, alışkanlığın rayında, sağa sola aldırmadan, öylesine gitme içgüdüsü üzerine.

Enfes: buraya gelip, tepeden güzel vadiyi seyrettim, çepçevre beni çekimine aldı. - Orada küçük orman! - Ah, gölgesine karışabilir miydin! - Orada dağın doruğu! Ah, oradan geniş çevreyi seyredebilir miydin! - İç içe zincirlenmiş tepelerle gizemli vadiler! - Oh, kendimi oralarda yitirebilir miydim! - - Oraya koşup döndüm, umduğumu bulamadım. Oh, uzaklık da gelecek gibi. Büyük, ağaran bir bütün, ruhumuzun önünde duruyor, duyumumuz içinde yüzüyor, gözümüz gibi ve hasretini çekiyoruz, ah, bütün varlığımızı vermek, kendimizi bir tek ulu, görkemli bir duygunun hazzıyla doldurmak için - Ve ah! Oraya koşup, orası da burası olunca, her şey öncesi gibidir ve zavallılığımızda, kısıntılılığımızda kalırız ve ruhumuz sıyrılan bir tesellinin hasretiyle yanar.

Böylece en huzursuz bir serseri de sonunda yine vatanına özlem çeker ve kulübesinde, karısının göğsünde, çocuklarının arasında, onların geçim meşgalesinde, uzak dünyalarda boşu boşuna aradığı hazzı bulur.

Sabah güneşin doğmasıyla dışarıya Wahlheim'ime gidip, oradaki lokalin bahçesinde şeker bezelyelerimi kendi elimle toplayıp, oturarak onları ayıklarken, bir yandan da Homer'imi okuyunca; küçük mutfakta bir tencere alıp, tereyağı koparıp bezelyeyi ateşe koyup kapağını kapatıp, arada bir karıştırmak için yanına oturunca; o zaman Penelope'nin cüretkâr taliplilerinin öküzleri ve domuzları nasıl kesip, parçaladıklarını ve kızarttıklarını öylesine hararetle hissediyorum. Beni böyle sakin, gerçek bir duyumsamayla dolduran, ataerkil yaşamın özelliklerinden başka bir şey değil, onu da, Tanrı'ya şükür, duygusal çalkantıya uğramadan yaşam biçimimle dokuyabiliyorum.

Genç Werther'in AcılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin