Yayına Hazırlayandan Okura: 4. Bölüm

1.8K 78 29
                                    

Kent kapısına geldi. Ona artık alışmış olan bekçiler, bir şey demeden bıraktılar, çıktı. Yağmurla kar arası serpinti vardı, ancak on bire doğru yine kendi kapısını çaldı. Werther eve gelince, hizmetkârı, efendisinin şapkasız olduğunu fark etti. Bir şey söylemeye cesaret edemedi, onun giysilerini çıkardı, her şey ıslaktı. Daha sonra şapka tepenin vadiye bakan yamacındaki bir kayanın üstünde bulundu; karanlık, ıslak bir gecede düşmeden oraya nasıl tırmandığı anlaşılmaz bir şey.

Yatağa girip, uzun uzun uyudu. Hizmetkâr, ertesi sabah çağrı üzerine kahveyi getirdiği zaman, onu yazı yazar buldu. Lotte'ye mektubunda şunları yazıyordu:

Son defa artık, son defa açıyorum bu gözleri. Ah, güneşi görmesinler, koyu sisli bir gün örtüyor onu. Böyle yas tut artık, doğa! oğlun, dostun, sevgilin sonuna yaklaşıyor. Lotte, bu benzersiz bir duygu, yine de kendi kendine söylemek için, ağaran düşe en yakın o: bu son sabah. Son! Lotte, bu sözün bir anlamı yok benim için: son! Şimdi bütün gücümle durmuyor muyum, yarın i.e. yerde pörsük uzanmış olacağım. Ölmek! ne demek bu? Bak, ölümden söz ederken, düş görüyoruz. Ben kimilerini ölürken gördüm; ama insanlığın ufku öyle dar ki, varlığının başıyla sonu hakkında bir fikri yok. Daha benim şimdi, senin! senin, ey sevgili! Ve bir an - kopmuş, ayrılmış - belki ebediyen? - Hayır, Lotte hayır - Nasıl yok olabilirim ben? nasıl yok olabilirsin sen? - Biz varız ya! - Yok olmak! - Ne demek bu? Bu yine bir söz! boş bir seda! kalbim için hissiz. - - Ölü, Lotte! soğuk toprağa gömmek, dapdaracık! zifiri karanlık! - Umarsız gençliğimde her şeyim olan bir kız arkadaşım vardı; öldü ve cenazesinin peşinden tabutu indirip, urganları altından dızlatarak çektikleri mezarının başında durdum - nasıl da yine çabucak yukarda topladılar, sonra ilk kürek aşağıya topaklandı ve korkak sanduka boğuk bir ses yansıttı ve daha boğuk, hep daha boğuk derken sonunda örtüldü! - Mezarın yanıbaşında yere yıkıldım - müteessir, sarsılmış, ürkmüş, en içimden parçalanmış, ama ne olduğumu bilmedim - ne olacağımı - Ölmek! mezar! bu sözleri anlamıyorum!

Ah, affet beni! affet beni! Dün! Yaşamımın son anı olmalıydı. Ey, melek! ilk defa, ilk defa tamamen kuşkusuz canımın en içinde sonsuz haz duygusu beni kızgın kor haline getirdi: Beni seviyor! beni seviyor! Dudaklarımda, hâlâ seninkilerden akan kutsal ateş yanıyor; yeni sıcak sonsuz haz yüreğimde. Affet beni! affet beni!

Ah, biliyordum, beni sevdiğini, gönül dolu ilk bakışlarından biliyordum, ilk el sıkışmadan, yine de, ben gidince, Albert'i senin yanında görünce, yine ateşli bir şüpheyle ümitsizliğe kapılıyordum.

Benimle bir tek söz konuşamadığın, elini bile veremediğin o meşum topluluk yüzünden, bana gönderdiğin çiçekleri hatırlıyor musun? oh, yarı gece onların önünde diz çöktüm, bana olan sevgini mühürlüyordu onlar. Ama ah! bu izlenimler, gökler dolusu kutsal, gözle görülür işaretlerle kendisine sunulan Tanrı'nın lütfu duygusu ruhundan tekrar yavaş yavaş sıvışan dindar gibi, geçip gitti.

Bütün bunlar geçici, ama hiçbir sonsuzluk, dün dudaklarından tattığım, içimde hissettiğim, korlu yaşamı söndüremeyecek! Beni seviyor! Bu kol onu sardı, bu dudaklar onun dudaklarında titredi, bu dudak onunkinde kekeledi. O benim! sen benimsin! evet, Lotte, ebediyen.

Ve nedir bu, Albert'in kocan olması? Koca! Bu olsa olsa bu dünya için - ve seni sevmem, seni onun kollarından koparıp kendi kollarıma almak istemem, bu dünya için günah? günah? Peki, ben de bunun için kendi kendimi cezalandırıyorum; bütün sonsuz kutsal hazzı, bu günahı, tattım, hayat iksirini ve gücünü kalbime emdim. Bu andan itibaren sen benimsin! benim, ey Lotte! Ben önden gidiyorum! Pederime gidiyorum, pederine. Ona yakınacağım, o da, sen gelinceye kadar beni teselli edecek, ve seni karşılamaya uçacağım, seni tutup, sonsuzluk karşısında, ebedi sarılışlarla senin yanında kalacağım.

Genç Werther'in AcılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin