5. Bölüm

6.8K 238 29
                                    

Fakat sergide gördüğüm bu kürk mantolu resim, ona hayalen dokunmama imkân vermeyecek derecede beni sarmıştı.Onunla bir aşk sahnesi tasavvur etmek değil, karşı karşıya, ikidost gibi oturmayı düşünmek bile elimden gelmiyordu. Bunamukabil, gidip o tabloyu seyretmek, bana bakmadığına eminolduğum o gözlere saatlerce dalmak arzusu gitgide artmaktaydı.Paltomu sırtıma geçirerek tekrar serginin yolunu tuttum;ve bu hal, günlerce devam etti. 

Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardakiresimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıklaasıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederekgeziniyor; rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum Kürk Mantolu Madonna'yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanmcayakadar orada bekliyordum. Sergi bekçilerinin ve birçoğuher gün orada bulunan ressamların artık beni bellemiş bulunduklarınıfark etmiştim. İçeri girer girmez yüzlerinde bir tebessümdolaşıyor ve gözleri bu acayip resim meraklısını uzunmüddet takip ediyordu. Son günlerde diğer tabloların önündeoynamaya çalıştığım rolü de bırakmıştım. Doğrudan doğruyakürk mantolu kadının önüne gidiyor, oradaki sıralardan birineoturarak gözlerimi bir karşıma, bir de, bakmaktan yorulduklarızaman, önüme çeviriyordum. 

Bu halimin sergide bulunanların merakını uyandıracağımuhakkaktı. Nitekim bir gün korktuğum başıma geldi. Salondabirkaç kere rast geldiğim ve uzun saçlı, siyah elbiseli, kocamanboyunbağlı ressamlarla konuşuşundan kendisinin de ressamolduğunu anladığım genç bir kadın yanıma sokularak: 

"Bu resmi pek mi merak ettiniz?" dedi. "Her gün onu seyrediyorsunuz!" 

Gözlerimi süratle kaldırdım ve hemen indirdim. Karşımdakininfazla laubali ve biraz alaycı gülüşü bana fena tesir etmişti.Bir adım önümde duran uzun burunlu iskarpinleri cevap beklergibi yüzüme bakıyorlardı. Kısa eteğinin altından fırlayan, hakikatenbiçimli olduğunu inkâr edemeyeceğim bacakları arada birhafifçe geriliyorlar ve çorabın altında, yuvarlak dizkapaklarınakadar yayılan, tatlı bir dalga vücuda getiriyorlardı. Onun bendenbir cevap almadan gitmek niyetinde olmadığını görünce: 

 "Evet!" dedim, "Güzel bir resim..." Sonra, neden bilmem,bir yalan söylemek, bir nevi izahat vermek lüzumunu hissederekmırıldandım: 

"Anneme pek benziyor da..." 

"Ha, demek onun için böyle gelip saatlerce bakıyorsunuz!" 

"Evet!" 

"Anneniz öldü mü?" 

"Hayır!" 

Sözüme devam etmemi istiyormuş gibi bekledi. Ben, başımhep önümde, ilave ettim: 

"Çok uzakta bulunuyor!" 

"Ya!.. Nerede?" 

"Türkiye'de!" 

"Türk müsünüz?" 

"Evet!" 

"Ecnebi olduğunuzu anlamıştım!" 

Hafif bir kahkaha attı. Gayet serbest bir tavırla yanımaoturdu. Bacaklarını birbirinin üstüne atınca eteği dizkapaklannmgerisine kadar açıldı ve ben yüzüme her zamanki gibi ateşbastığını fark ettim. Bu halim yanımdakini daha çok eğlendirmişebenziyordu. Tekrar sordu: 

"Sizde annenizin resmi yok mu?" 

Kadının bu lüzumsuz merakı canımı sıkıyordu. Sırf alayiçin bunu yaptığını fark ediyordum. Diğer ressamlar uzaktanbize bakıyorlar ve muhakkak ki sırıtıyorlardı. 

"Var ama... Bu başka!" dedim. 

"Ya!.. Demek bu başka." 

Ve derhal küçük bir kahkaha attı.Kalkıp kaçmak için bir hareket yaptım. Kadın bunu farkederek: 

Kürk Mantolu MadonnaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin