6. Bölüm

5.6K 213 41
                                    

Burada Ka De We dedikleri büyük bir mağazanın önündekikaldırımlarda, ayaklarına kırmızı çizmeler giyip kadınlar gibiyüzlerini boyayarak dolaşan birtakım delikanlılar, gelip geçenleredavet eden gözlerle bakıyorlardı. Saatimi çıkardım. Onbiri geçiyordu. Demek vakit bu kadar ilerlemişti. Adımlarımbirdenbire süratlendi, onlara yakın bulunan Nollendorf meydanınınyolunu tuttum. Bu sefer nereye gittiğimi gayet iyi biliyordum.Dün akşam "Kürk Mantolu Madonna"ya orada ve tambu sıralarda rastlamıştım. Meydan boştu. Cenup tarafındakibüyük tiyatro binasının önünde bir polis dolaşıyordu. Karşıyagelen sokağa girdim ve bir gece evvel Frau van Tiedemann ilesarmaş dolaş durduğumuz yere geldim. Sanki aradığım insanbirdenbire peyda oluverecekmiş gibi gözlerimi ilerideki elektrikdireğinin altına diktim. Dün akşam gördüğümün bir hayal,sarhoş kafamın bir vehmi olduğunu kendime bu kadar telkinettiğim halde işte şimdi burada onu, o kadını, belki de o hayalibekliyordum. Sabahtan beri kurduğum binanın yerinde yelleresiyordu. Ben gene eskisi gibi dünyadan uzak ve daima tasavvurlarımınve iç dünyamın bir oyuncağıydım. 

Tam bu sırada meydanın ortasından geçip bulunduğumsokağa doğru gelen bir insan gördüm. Oradaki evlerden birininkapı aralığına gizlenerek beklemeye başladım. Başımı uzatıpbaktığım zaman, kısa ve sert adımlarla bu tarafa yaklaşan kürkmantolu kadını tanıdım. Bu sefer yanılmama imkân yoktu. Sarhoşdeğildim. İskarpinlerinin çıkardığı kuru sesler, tenha sokağıniki tarafındaki evlere çarpıp aksediyordu. Kalbim ufalanı-yormuş gibi ağrımaya ve müthiş bir süratle çarpmaya başladı.Ayak sesleri adamakıllı yaklaşmıştı. Sokağa sırtımı vererek, kapıile oynuyordum. Güya açıp içeri girecekmiş gibi bir tavır almışve eğilmiştim. Ayak sesleri tam arkama gelince, düşmemekve küçük bir feryat koparmamak için büyük bir gayret sarf ettimve yanı basımdaki duvarı tuttum. Kadın yoluna devam etti,ben olduğum yerden çıkarak, onu tekrar gözden kaybetmekkorkusuyla, pek yakından takibe başladım. Yüzünü görmemiş­tim. Onunla karşılaşmaktan bu kadar korktuğum halde şimdibeş altı adım arkasından yürüyordum. Kadın bunu fark etmezgörünüyordu. Beni görmesi ihtimali karşısında saklanacak yeraradığıma göre ne diye buraya gelmiş ve yolunu beklemiştim?Şimdi ne diye arkasından gidiyordum? Acaba o muydu? Geceninherhangi bir saatinde bir sokaktan geçen bir kadının ertesiakşam gene aynı yerden geçmesi icap ettiğine nereden hükmediyordum?Bütün bu suallere cevap verecek halde değildim.Hiç eksilmeyen bir çarpıntı ile arkasından gidiyor ve birdenbiregeriye bakıp beni görmesi ihtimalini düşündükçe daha çok heyecanlanıyordum...Başım önümde, asfalt kaldırımdan başkahiçbir şey görmeden, ayak seslerini takip ederek yürüyordum.Birdenbire bu sesler kesildi. Olduğum yerde kaldım. Başımı dahaçok eğerek bir mahkûm gibi bekledim. Kimse bana yaklaş­madı, kimse: "Niçin arkamdan geliyorsunuz?" demedi. Ancakbirkaç saniye sonra, bulunduğum yerin caddenin diğer kısımlarındandaha aydınlık olduğunu fark ettim. 

Yavaşça gözlerimi kaldırdım: Ortada kadın filan yoktu. Birkaçadım ileride, kapısı elektriklerle aydınlatılmış, oldukçameşhur bir kabare vardı. Sokağa doğru fırlamış kocaman birlevhanın üzerinde mavi ampullerle yazılmış "Atlantik" kelimesibir yanıp bir sönüyordu ve yazının alt tarafında gene ampullerdenyapılmış, deniz dalgalarına benzeyen şekiller vardı. Kapıdaduran sırmalı elbiseli, kırmızı kasketli, iki metre kadarboylu bir adam eğilerek beni içeri davet etti. Kadının burayagirdiğini anladım ve tereddüt etmeden adama sokuldum: 

"Biraz evvel önümde yürüyen kürk mantolu kadın burayamı girdi?" 

Kapıcı bir kere daha eğilerek: 

"Evet!" dedi. 

Yüzünde pek manalı bir tebessüm vardı. Zihnimden birdenbire,bu kadının buranın daimi müşterilerinden biri olmasıihtimali geçti. Her akşam aynı saatte gelişi bunu gösteriyordu.Derin ve rahat bir nefes alarak paltomu çıkardım ve salona girdim. 

Kürk Mantolu MadonnaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin