7. Bölüm

5.7K 215 159
                                    

Bu harikulade güzel rüya ne kadar çok devam ederse o kadariyiydi. Onu kesmeye, yarım bırakmaya, hakikat pahasınada olsa uyanmaya hakkım yoktu. 

Kadın benim cevap vermediğimi görünce başka bir sualegeçti: 

"Annenizden mektup alıyor musunuz?" 

Bir saniyeden daha az süren müthiş bir şaşkınlıktan sonraiskemleden fırladım. Onun ellerini yakalayarak: 

"Ah yarabbi, o sizdiniz ha?" diye bağırdım. Her şeyi anlamıştım.Bu sesi nereden tanıdığımı hatırlıyordum. 

Kadın berrak bir kahkaha attı: 

"Çok acayip bir çocuksunuz!" dedi. 

Bu kahkahayı da hatırladım. Sergide o resmin karşısındadalgın dalgın otururken yanıma gelip bu resimde ne bulduğumusoran, "Anneme benziyor!" dediğim zaman, "Sizde annenizinresmi yok mu?" diyerek kahkahayla gülen kadın buydu...Onu o zaman nasıl olup da tanıyamadığımı bir türlü anlamıyordum. Tablo, aslını görmek kudretini gözlerimden alacak kadarmı beni sarmıştı? 

Fakat siz, o zaman hiç o resme benzemiyordunuz!" diyemırıldandım. 

"Nereden biliyorsunuz?" dedi. "Yüzüme bakmadınız ki!" 

"Hayır, zannetmem... Nasıl olur?" 

"Evet, birkaç kere baktınız... Ama nasıl?.. Sanki görmemekiçin!.." 

Sonra, hâlâ avuçlarımın içinde duran ellerini çekerek: 

"Arkadaşlarımın yanına döndüğüm zaman, beni tanımadı­ğınızı söylemedim" dedi. "Yoksa size çok gülerlerdi!" 

"Teşekkür ederim!" 

Biraz düşündü; gözlerinden bir bulut geçti; birdenbire ciddileşerek: 

"E, hâlâ öyle bir anneniz olmasını istiyor musunuz?" dedi. 

İlk anda hatırlamayarak durdum. Sonra süratle cevap verdim: 

 "Tabii... Tabii... Hem nasıl!" 

"O zaman da aynen böyle söylemiştiniz!" 

"Belki..."Tekrar güldü. 

"Fakat ben sizin anneniz olabilir miyim?" 

"O, hayır, hayır!" 

"Belki ablanız!" 

"Kaç yaşındasınız?" 

"Böyle şey sorulur mu? Ama neyse, yirmi altı!.. Siz?" 

"Yirmi dört!""Gördünüz mü? Ablanız olabilirim!" 

"Evet..." 

Bir müddet sustuk... Kafamın içinde ona söylenecek uçsuzbucaksız şeyler bulunduğunu hissediyordum, senelerce söylensebitmeyecek şeyler... Fakat hiçbiri şu anda aklıma gelmiyordu.O da, bir şey demeden önüne bakıyordu. Sağ dirseğini masayadayamıştı. Eli beyaz örtünün üzerine şöylece bırakılıvermişti.Küçük uçlara doğru sivrilen ve kemiklerinin gayet inceolduğu hissini veren parmakları vardı ve bunların ucu, üşümüşgibi, kırmızıydı. Biraz evvel avcumda tuttuğum ellerinin hakikatensoğuk olduğunu hatırladım. Aklımca bundan istifade etmekisteyerek: 

"Elleriniz ne kadar soğuktu!" dedim. 

Tereddütsüz cevap verdi: 

"Isıtın!" 

Ve her ikisini birden uzattı.Yüzüne baktım. Gözleri hâkim ve iradeliydi. İlk defakonuştuğu bir adama ellerini terk etmekte hiçbir fevkaladelikbulmuyor gibiydi. Acaba?.. Hep aynı münasebetsiz ihtimalleraklıma geliyordu. Bir şeyler söyleyerek bunları kafamdan uzaklaştırmakiçin: 

Kürk Mantolu MadonnaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin