31 - Suçluluk Duygusu

46.5K 1.9K 252
                                    


Ben böyle hayal etmemiştim, hayır düşlediğim bu değildi. Her güzel başlangıcın sonunda neden şöyle kullanılır ki bu cümle? Neden küçük büyük bütün hayallerimizin üstüne bir karabasan gibi çöker. O güzelim umutları soldurup, toza bular. Ve o an, istediğim bu değidi dersiniz. Bir film olsa hayat, zamanı geri serip bir yerlerde durdurma şansımız olsa diye düşünürsünüz.

Ama hayat bir film değildi işte hatta yaptığında hayatı durdurup geriye saramıyorduk ve yaptığımız hatanın sadece suçuyla yaşarsınız veya yaşamak zorunda kalırsınız.

Hayatın nerede ve nasıl davranacağı hiç belli olmuyordu. Bazen çok acımasız, bazen de cok şaşırtıcı olabiliyordu. Insan nasıl davranacağını veya nasıl davranması gerektiğini çoğu zaman karıştırıyordu.

Ben ise hayatın bütün acımasızlıklarını görmüş bir kız şimdi sıra şaşırmaktaydı. Algılayamayacağım, sindiremeyeceğim kadar büyüktü. Bütün bunları en doruk noktasına kadar yaşamak zorunda mıydım? Hayatın bana karşı olan acımasızlığını en derinlerine kadar hissetmişken, şaşırmak çok ağır kalıyordu.

Yarım saatir kantinde Didem ve Burak la oturuyordum. Burak bana parti gecesi benim bilmediğim şeyleri anlatmıştı ve ben şuan şok üstüne şok geçiriyordum. Meğersem Ateş'e haksız yere tokat atmıştım. Megersem o gece içeceklerin olduğu bölümde benimle konuşmaya çalışan çocuk bana bir içecek vermişti. Ve Ateş de o içeceğin içine birşeyi koyduğunu görmüştü, beni uyarmasına zamanın kalmadığını ve mecburen o içeceği dökmüş, içecek ise kazayla üstüme dökülmüştü. O gece film şeridi gibi gözümün önünden geçip gitti. Sonra Ateş'in sınıfta anlattıkları işte bütün kelimeler şimdi anlam kazanıyordu. Bütün taşlar yerine oturmuştu, ben kimin içeceğin içine ne koyduğu veya ne için koyduğu kısmı ile ilgilenmiyordum açıkçası umrumda bile değildi. Şimdi tek umrumda olan Ateş'ti.

Içimde bulunan suçluluk duygusu yerini çokça beli ederken, "acaba içinizden birinin zamanı geri alabilme gibi bir gücü olabilir mi?" Diye sordum ikisine hitaben. Saçma birşey sormuştum hemde çok saçma ama keşke öyle birşey olsaydı, keşke zamanı geriye alma gibi bir gücümüz olsaydı. Parti akşamına geri dönmek isterdim tamda ona attığım o tokatın tam zamanına gitmek..

Didem ile Burak'ın bana ters bakış attıklarını gördükten sonra "bende öyle düşünmüştüm," deyip ayağa kalktım. "Neyse benim dersim başlıyor gitmem lazım deyip Didem'in yanağına bir öpücük kondurdum.

Didem şaşkın bakışlarla, "Hazan farkındaysan aynı sınıftayız" diyerek beni durdurdu.

Elimle alnıma yavaşça vurdum. "Bende akıl mı kaldı" diyerek yüzümü buruşturdum.

"Neyse hadi kalkında sınıfa gidelim."

"Hazan sen iyi misin?" diye soran Burak'a baktım.

Iyi miydim bilmiyorum açıkçası içimdeki suçluluk duygusu kendini bu kadar beli ederken nasıl iyi olabilirdim ki? Benim hemen Ateş ile konuşmam lazımdı. O beni korumak isterken, ah aptal ben ise ona tokat atmış birde o yetmezmiş gibi onu herkesin içinde aşağılamıştım. Ateş o gün haklı olmasına rağmen sadece çekip gitmişti oysa benim tanıdığım Ateş bağırıp, çağırır ve intikamını en iyi şekilde alırdı hatta ona o gün tokat attıktan sonra ondan çok kötü bir atak bile beklemeye hazırdım ama o hiç birşey yapmamış sadece çekip gitmişti.

İyiyim dercesine başımı saladım.

...

Dersten sonra Ateş ile konuşmaya karar vermiştim. Hatta bütün ders boyunca onunla ne konuşacağım diye içten içe kendimce prova yapıyordum. Evet onunla konuşmalı ve ondan özür dilemeliydim. Kapıdan çıkan Ateş'e takıldı gözlerim sabahtan beri içimde olan o kaybetmişlik hissi yerini, birşeyini kaybedip de bulan küçük bir kız gibi hissetmiştim.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin