YİRMİ ALTINCI BÖLÜM: "BELKİ DE İNSANLAR DEĞİŞİR"

7.4K 584 94
                                    



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ulaş Eroltu ile salona kurulmuş poğaça yiyorduk. Caelo uzun poğaça ile kek koklama ve de yemeye çalışma seansından sonra problem çocuğun hemen yanına kıvrılmıştı. Kuyruğunu etrafına dolamış uyuklarken ben tekli koltuğa, o üç kişilik koltuğa oturmuş bir şekilde birbirimize bakıyorduk. Aslında yaptığı hamur işlerinin tatlarının kötü olmasını bekliyordum ama yediklerim kötü kelimesinin tanımından oldukça uzaktı. Büyükannemin poğaçaları kadar güzeldi hatta. Benim sevdiğim gibi dereotlu ve de peynirliydi. Kek ise sadeydi, çok az kakao kullanmıştı ki ben keki böyle tercih ederdim. O kadar çok şüpheye düşmüştüm ki, bunları yaparken büyükanneme gidip nasıl sevdiğimi sorduğunu düşünüyordum.

"Seni zehirlemeye mi çalışıyormuşum?" diye sorduğunda omuz silktim. Önlüğünü çıkarmıştı, ikimizde koltukların üzerine bağdaş kurmuş bir şekilde oturuyorduk.

"Tahmin ettiğimden çok daha iyi." dedim bariz bir şekilde iltifat etmekten çekindiğim için.

"Gerçekten mi?" dedi, bir anda sahibi tarafından pofpoflanan köpekler gibi dimdik durmuş, gözlerini büyüterek bana bakıyordu. Kuyruğu olsaydı büyük ihtimalle şuan koltuğu dövüyor olurdu.

"Eh," diye bir şeyler geveledim ağzımda. O bana büyük bir beklentiyle bakarken iç geçirdim. "Aferin sana."

"Duydun mu Caelo, kusursuz Nam yaptığımız hamur işlerini sevdi!" Ulaş Eroltu parmağıyla kedimi dürttü ama Caelo oralı bile olmadı. Hatta uykusu bozulduğu için sinirlenmiş olacak ki ayaklandı ve problem çocuğu cezalandırmak için onun üzerine çıktı. Bacak arasına iyice sokulup yeniden uyku pozisyonu aldığında Ulaş Eroltu bana gülümseyerek bakıyordu. "Beğenmene sevindim."

"Tüm bunlar aklına nereden esti?" Uzanıp çayımı yudumladığımda ağzına kek parçası sokuşturdu.

"Bir kızın hoşuna ne gider diye düşündüm. Yemek yemeyi herkes sever değil mi?" Çayından bir yudum aldıktan sonra yeniden konuştu. Parıldayan yeşil gözleri yoğun bir şekilde bana bakıyordu. "Kendimi affettirmek için yemek yapmak en iyi seçenek gibi geldi."

"Bir iki poğaça ile keke seni affedeceğimi düşündün yani?" Kaşlarımı kaldırdığımda parmağını üzerime doğrulttu.

"Laflarımı çarpıtmaya çalışma prenses, onu kast etmediğimi gayet iyi biliyorsun." Ardından yeniden tıkınmaya başladı. Durup durup, "Ne güzel yapmışım!" diyip duruyordu. Bir de bunun üzerine bana kendini beğenmiş diyordu.

"Neden seni affetmeme bu kadar takıldığını anlayamıyorum." dedim alaydan uzak bir sesle. Bunu gerçekten algılayamıyordum. Eğer bunları yapan annem ya da büyükannem olsaydı bunu anlardım ama Ulaş Eroltu ile olan durumum oldukça farklıydı.

"Çünkü sen yanındayken rahat olabildiğim nadir insanlardan birisin." dedi poğaçasını kemirirken havadan sudan konuşurmuş gibi. "Hiçbir şekilde mutlu ya da normal rolü yapmama gerek yok. Ne yaparsam yapayım yine de kötü bir duruma düşersem bana yardım edeceğini biliyorum. Eleştirsen de, onaylamasan da iyi bir dinleyicisin ve bazen," Kafasını çevirip bana baktı. "insanları yargılamaktan çok uzaksın." Yüzüm kasılırken hafifçe güldü. "Ama eminim bunun sen bile farkında değilsin. Şu ifadene bak!"

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin