50. BÖLÜM - FİNAL

364K 8.6K 1.3K
                                    

FİNAL

"Hadi güzelim, ne olur sil gözyaşlarını. Beni daha fazla üzme. Bak en kısa zamanda Ankara'ya gider, annenleri görürüz..."

Emre kolunu Eylül'ün omzuna atmış yürürken bir yandan da onu teselli etmeye çalışıyordu. Eylül'ün ailesini havalimanında uğurlamışlardı ve haliyle oldukça duygusal anlar yaşanmıştı...

"Ne yapayım, çok üzülüyorum. Keşke onlar da burada yaşasaydı. Keşke yanımda olsalardı."

Eylül daha sonra umutlu gözlerle Emre'ye bakarak "Sık sık gidelim tamam mı?" diye sordu.

Emre güven veren bir ifadeyle "Tamam canım, sen merak etme," dedi. Daha sonra Eylül'ü neşelendirmeye çalışarak "Bak şimdi seni çok seveceğin bir yere götüreceğim," dedi. "Eminim hayran kalacaksın."

Eylül elinin tersiyle gözyaşlarını sildikten sonra kafasını salladı ve "Tamam," dedi boğuk bir sesle. İki sevgili arabaya bindiklerinde saat neredeyse dokuza geliyordu. Emre arabayı çalıştırdıktan sonra Eylül'ün kızarmış gözlerine bakarak "İyi misin birtanem?" diye sordu.

Eylül masum bir ifadeyle kafasını salladıktan sonra "İyiyim," dedi. "Sadece kendimi biraz sersemlemiş hissediyorum."

"Önümüzde bir buçuk saatlik bir yol var. İstersen biraz uyumayı dene, ne dersin?"

"Hmmm, bilmiyorum. Olabilir belki."

Eylül kafasını koltuğa dayadıktan sonra dışarıyı izlemeye başladı. Düğünleri tam anlamıyla mükemmel ve unutulmaz geçmiş, kendileri başta olmak üzere herkes çok memnun kalmıştı. Gecenin bir yarısı eve geldiklerinde o kadar yorgundu ki tek yapabildiği gelinliğini çıkarıp Emre'nin koynuna kıvrılmak olmuştu.

Tüm gün yaşadığı gerginliğin yanı sıra, ara ara kasıklarına saplanan sancılar da kendisini fazlasıyla bitkin düşürmüştü. Ertesi gün ailesiyle birlikte olmuşlar, keyifli vakit geçirmişlerdi. Bu sabah ise erken bir saatte kalkarak havalimanına gelmişler ve onları yolcu etmişlerdi. Şimdi de bir iki gün kafa dinlemek üzere Ağva'ya gidiyorlardı. Gidecekleri yeri çok merak ediyor olsa da hem çok erken kalkmaktan hem de ağlamaktan dolayı kendisini bitkin hissediyordu. Zaten bir süre sonra her ne kadar dirense de gözlerinin kapanmasına engel olamadı...

Emre yanında oturan ve hiç sesi çıkmayan kadınına baktığında, onun uyuyor olduğunu görerek kendi kendine gülümsedi. Eylül profilden o kadar tatlı, o kadar masum görünüyordu ki arabayı durdurup onun o minik kalkık burnunun ucunu öpmemek için kendisine güçlükle hakim oldu. Bu güzellik kendisine aitti ve bunu düşündükçe içi mutlulukla doluyordu. Birlikte bir aile olmuşlardı ve kim bilir ne zaman sonra aralarına kendi canlarından bir parça da katılacaktı. Emre bu düşüncelerle kendi kendine gülümsüyordu. Özellikle Eylül'ün hamile hallerini düşündükçe içini inanılmaz bir heyecan kaplıyordu. Emin olduğu bir şey vardı ki o da hamileliğin sevdiği kadına çok yakışacağıydı.

Bu keyifli düşünceler içerisinde bir buçuk saat kadar yol aldıktan sonra nihayet Ağva'ya varmışlardı. Eylül ise hala oldukça derin olduğu belli olan bir uyku içerisindeydi. Emre otelin önüne arabayı park ettikten sonra bir süre ne yapacağını düşündü. Eylül'ü uyandırmayı hiç arzulamıyor, biraz daha uyumasını istiyordu. O yüzden onu uyur bir halde bırakarak arabadan indi ve giriş işlemlerini yaptırmak için otele girdi...

Eylül gözlerini açtığında bir an nerede olduğunu anlayamadı. Hemen soluna döndüğünde ise Emre'nin olmadığını görerek daha da şaşırdı. Oturduğu yerde doğrulup sağına soluna baktığında gördüğü yemyeşil manzaralarla yüzünde hoş bir tebessüm oluştu. Arabadan inmek için kapıyı açmak istedi ama kilitliydi. Çantasından telefonunu çıkardı ve hemen Emre'yi aradı.

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin