2.Bölüm

23.9K 1.7K 146
                                    

Hiç düşündünüz mü, aşk meclisinde kaderimiz için Mim'lenen kişinin neden hep beklenildikçe gelmediğini? Hadi bugün, hadi yarın dedikçe hep hayal kırıklığına uğradığımızı? Gelecek vaktini başka bir bahara neden ertelediğini? Ve beklendikçe ne kadar da değerlendiğinin farkında mısınız? Düşünüz o halde eğer baki bir aşkta -hayal kırıklığının yarattığı- o gelmeyişin umutsuzluğu olmasaydı sonunda bulduğumuz o eşsiz şey aşk olur muydu sizce? Hadi oldu diyelim kıymeti, itibarı olur muydu derince? Benim gibi uzun bir zaman beklediyseniz şuan ki duygularımı yaşadığınızdan, beni anlayacağınızdan eminim. Lisede iken bir hocam anlatmıştı Leyla ile Mecnun'u. Mecnun çöle düştüğü, yanıp kavrulduğu hasretini çektiği Leyla için değil, ona beslediği aşk için o kadar kıymetliydi hikayesi. Çok etkilenmiştim. O zamanlar nasıl ki Leyla Mim'lenmişti Mecnun için bende büyük bir umutla beklemiş arzu etmiştim yüreğime Mim'lenen kişiyi. Lakin zaman geçti mevsimler değişti aylar akıp gitti kimse gelmedi. Gelmeyen kişinin hayal kırıklığı paha biçilmez bir duyguya büründü ve işte o zaman karar verdim aşkı aramamaya. Aradığımdan bulamadığımdı yaşadığım. İyi ki de bulamamıştım çünkü aranılan mutlaka bulunurdu aşk da bela da Mevla da. Belki de öyle hemen önüme çıkanı sevda sanacaktım, aldanacaktım ve daha fazla hayal kırıklığına uğrayacaktım. Bu da demekti o yaşadığım hiç de hatırlı, baki bir süveyda olmayacaktı. İşte Elhamdülillah ki aramadım daha fazla. Yakasını bırakalı çok oldu aşkın. Dedim ki kendi kendime "Yaradan muhakkak bir şekilde çizecek yolumu." bu yüzden aşk meclisinden istifa edip kendimi içinde bulunduğum gerçekliğe verdim. Dedim "madem en büyük hayalimi aramayacağım o halde en sevdiğimin hayalini annemin istediğini yol edeyim kendime o olsun hayalim." O gün karar verdim başarıyı aramaya. İşte. Bundan hep aşktan uzak duruşum. Belki nasibim burnumun dibine geliyordu da ben başka yolda olduğum için göremiyordum onu. En iyisini Allah bilirdi elbet. Kim bilir belki de daha bana çok vardı yolu...

Derin bir uykudan sonra gözlerimi açtığımda hastanenin acilinde yataklardan birinde uzanmış vaziyetteydim. Mahmurluğumu üzerimden atınca koluma takılan seruma baktım. Bitmek üzereydi. Yavaşça doğrulmak için dirseğim ile destek aldığımda yanımda ki kişiyi gördüm. Refakatçi koltuğunda oturmuş düşünür gibi başını eline dayamış gözlerini yummuştu. Uyuyor muydu? Şaşırmıştım. Beni hastaneye getirdikten sonra gider sanmıştım ama ben uykuya aldıktan sonra burada beklemeye devam mı etmişti? Hem de başucumda. Baştan ayağa süzdüm onu. Siyah yelek, siyah gömlek, siyah ceket. Baştan ayağa simsiyah. Onun karanlık tarafta olduğunu tahmin etmiştim ama giydikleri onu daha karanlık gösteriyordu. Siyah saçları dağılmıştı. Kocaman eline yasladığı başı birazdan düşecek gibiydi. Bir ayağını diğer dizininin üzerine koymuştu. Rahat mıydı? Eğilip baktım. Elimi uzatıp ona doğru gerçekten uyuyor mu diye sallayacaktım ki duyduğum sesle yerimden sıçradım:

"Uyuyor."

Korkarak elimi çekip sesin geldiği yöne döndüm. Yine o koruma olarak düşündüğüm takım elbiseli adamdı konuşan. Ona "Talha" diye seslenen adamdı. Yutkunarak baktım adama. Sert yüz ifadesi ile gözlerini üzerime dikmişti. Yaslandığı duvardan doğrulup bana doğru birkaç adım attı. Yatağın ucuna gelip kollarını göğsünde kavuşturdu. Soğuk ve net bir sesle tekrar konuştu:

"Uyandırmayın." onu düşünme inceliğine hayret edilirdi çünkü ikisi de görünüşlerinde hiç de normal insanlar olmadıklarını haykırıyorlardı. Adama bir şey demeden yerimde doğrulup nabzımı kontrol ettim. Kalp atışları normal, nefes alışlar düzenli, görüş net. İyiydim. Elime takılı olan serum bandajını kaldırdığımda yatağın yanında ki masada duran telefon çaldı. "Meleğim." Yazan ekrandaki telefona baktığımda başka biri uzanıp aldı telefonu, hemen cevapladı:

"Güzelim... Geliyorum birazdan. Var mı isteğin?... Tamam."

Sanırım o gece ki arkasında duran o güzel kadındı bu melek. Karısı mıydı, ya da nişanlısı, sevgilisi? Hayır, parmağında yüzük yok. Tabi bağlılığın bir anlam ifade etmediği o yüzük takmayan erkeklerden biri değilse. Telefonu kapattığı sırada onda olan bakışlarımı çektim ve hala kolları göğsünde bana dik dik bakan adama baktım. "Uyandırmayın." İkazından sonra bana böyle bakması tuhaftı kaşlarımı çattım:

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin