Tırnak izi

99.8K 4.7K 301
                                    

Bora Bey tehdit içerikli konuşmalar yapmaktan büyük haz duyuyor olmalıydı. Anladın mı diye bakışları atınca yüzüme sahte gülücük kondurdum. Yüzüme bakmayı es geçen Bora saçıma bakarak ayaklandı. "Sen bir benimle gelsene..." dediğinde kaşlarım çatılmıştı.

"Nereye?" Onunla nereye gelmemi istiyordu. Önümde durunca "Gelsen Bahar, seninle işimiz var." Hayırdır diyerek ayağa kalktığımda "Yenge işin bittiğinde söyle alışverişe çıkalım."

"Tamam." Emre de ne meraklıymış benimle alışverişe çıkmaya hayır onun yüzüne Eda bana daha çok düşman olacaktı. Bora merdivenleri yarılarken bende peşi sıra merdivenleri çıktım. Benim odayı geçince ise durup "Bora nereye gidiyoruz artık söyler misin?"

"Ne çok soru sordun Bahar, yürü..." İyi be soru sormakta kabahat... Benim odanın hemen yanında ki oda ona ait olmalıydı ki kapısını açıp içeriye girdi. Bende iki elimi önümde birleştirerek alt dudağımı dişledim. Kapıya gelip içeriye girsem mi girmesem mi diye düşünmüştüm.

Bana ne demişti seninle işimiz var. Bir şey yapacağız dememişti. Evet, ya gündüz vakti bir şey yapacak değildi ya... Bora kapı da belerip suratıma bakınca anlık korkuyla geriledim. "Gelsene kızım seni yiyecek değilim."

"Hı hı..." Kaşlarını çatıp tekrar içeriye girince yutkunarak kapı eşiğine geldim. İçeriye girmeden odaya öylesine göz atmıştım ki benim odanın iki katıydı. Ne yani bana odasını gösterip hava atmayacaktı değil mi? Aslında atsa da yeriydi odanın içinde oturma grubu dahi vardı.

"Gözlemlemen bittiyse gir..." Bora bir kapıdan çıkınca orasının banyo olduğunu düşündüm. Elindeki kurutma makinesini görünce ise rahatlamıştım. Bende ne fesattım tek ayaküstünde onca şey düşünmüştüm. "Saçını kurutmamı da ister misin?"

"Gerek yok ben hallederim."dediğimde ne kadar salak olduğumu düşündüm. Adam artık elimdekini alsana der gibisinden makineyi uzatıyordu. Yine de bozuntuya vermeden birkaç adımla yanına gidip hızla kurutma makinesini elinde aldım.

"Hazırlan aşağıya in Emre, seni ve Eda'yı alışverişe götürecek çok oyalanmadan da eve gelip akşam için hazırlanın kardeşimin de söylediği gibi bu kılıkta dışarıya çıkamazsın..."

"Ne varmış kılığımda sende pantolon gömlek giyiyorsun bende giyiyorum. Beni abi kardeş aşağılamayı da kesin kimse gel benimle evlen demedi... Hem sen bana baksana sen neden benimle evlendin bir söylesene. Hadi ben ailemin dayatmasıyla evlendim peki sen?"

"Babanın bana çok borcu vardı ödeyemeyince de seninle evlenmemi teklif etti. Bende özel sebeplerden ötürü evlenmek istiyordum. Bizimkisi tamamen şans işi sakın evliliğimiz kişileştirme. Hatta bir nevi seninki gibi zorunluluktan oldu."

"Adi pislik! Demek beni babamdan satın aldın öyle mi? Borcuna karşılık ben... Sen tam bir şerefsizsin..." Elimdeki makineyi sinirle yere atarken son sözümle delirirken Bora soluğu yanımda aldı.

"Haddini bil yoksa..."

"Yoksa... Yoksa ne be ne yaparsın söyle ne yaparsın?" Çıldırır gibi olunca bağırmaya başladım. Bu adam babamın acizliğinden yararlanıp resmen beni satın almış... Bora burnumun dibinde bitmekle kalmayarak kolumu sıkmaya başlamıştı.

"Kes sesini..." Onun gözlerinde öfke varken benim gözlerimde acı vardı. Bu defa alta kalmayarak bende kolumu tutuğu eline tırnağımı geçirdim. Öyle bir düşmanlıkla geçirmiştim ki yüzü buruşmuştu.

"Beni satın aldın. Aciz bir adamın yokluğunda faydalanıp benimle evlendin. İnsan değilsin eğer olsaydın senet imzalardın ya da taksit yapardın ama bir şekilde babamın borcunu ödemesine olanak tanırdın. Peki, sen ne yaptın kardeşin yaşında ki kızı kendine eş diye satın aldın..." Sinirden titrerken kin bürümüş yüzünü yüzüme doğru eğip fısıldadı.

"Bana hesap sormayacaksın seni satan babana hesap soracaksın..." Bu sözüyle beynimden vurulmuşa döndüm. Babam beni satmış mıydı? Gözümden bir damla yaş akarken tırnağımı geçirdiğim etinden ayırdım. O da kolumu sıkmayı bırakıp beni özgür bırakmıştı.

"Allah belanı versin." Son sözümü söyledikten sonra kendimi dışarıya attığım gibi odaya koştum. Kapının kolunu tutarken gözüm kararmıştı. İçeriye girip kapıyı üstüme kilitlediğimde ise sırtımı kapıya yaslayarak yere dizlerimin sütüne doğru oturup ellerimi beton zemine koydum.

Babam beni satmazdı. Hiçbir baba kızını satmazdı. Benim babam bunu yapmazdı. Burnumun direği öyle sızladı ki arkama yaslanarak elimin tersiyle burnumu bastırdım. Ben ne zaman boğazlarım acıyarak ağlasam ertesi gün hasta olurdum. Hasta olduğumda bana bakacak kimsenin olmadığını bile bile ağlamaya devam ettim.

Beton zemin daha fazla üşümeme sebep olunca kapı kolundan tutunarak zoraki şekilde ayağa kalktım. Yatağı gözlerimin neminden çok görmesem de yatağa doğru ilerleyerek kendimi yatağın sütüne attım. Biliyordum işte babam bunu yapmamıştı. Bu haydut kesinlikle babamı tehdit etmişti. Yoksa hangi akla mantık beni bu adamla evlendirdi. Keşke... Keşke o adamla evlenseydim de bu adamın kapısına düşmeseydim. En azından o beni seviyordu belki zamanla bende onu severdim...

"Allah'ım yardım et!" Ellerimi bedenime sararak cenin pozisyonuna geçtim. Öylece ne kadar uzun süre yattım bilmiyorum ama bir zaman sonra kapı çalınmış. Beni yemeğe çağıran kadın bu defa da Emre Beyin beni çağırdığını söylemişti. Benimse cevap verecek halim yoktu. Ne kadar ağladığımı bilmesem de bitkin düşmüştüm. Kadın cevap alamayınca sesi kesilmişti. İyi ki kapıyı kilitledim. Aksi takdirde şuan ayağa kalkıp kapı kilitleyecek mecalim yoktu. Aradan iki saat daha geçmişti ki havanın karardığını fark ettim.

Telefonum bir kez daha çalınca kimin aradığına baktım Uğur ve annemin aramalarına bir de babam katılmıştı. Tıpkı onlara yaptığım gibi babamın da yüzüne telefonu kapattım. Ne biriyle konuşmak istiyordum ne de birilerinin yüzünü görmek istiyordum. Odanın içini tamamen karanlık kaplayınca bu defa aynı kadın akşam yemeğine davet etti. Yine cevap vermeyince sesi kesilmişti ki aradan çok geçmeden kapının ardından Eda'nın sesi işitildi.

"Bahar, benim Eda izin verirsen içeriye girmek istiyorum." Buradan git demek için ağzımı açacaktım ki boğazımda keskin bir ağrı vardı sesimde çıkmayınca elimi dudağıma götürdüm ki yanıyordum. "Bahar, ürkütüyorsun bizi ses ver..." Allah'ım kolumum kaldıracak gücüm bile yoktu. Sehpanın üstündeki vazo tarzı bibloyu hatırlayınca zar zor havaya kaldırıp elimle onu bulmaya çalıştım. Elim bir şeye çarpınca gücümün yettiği kadar onu aşağıya itmemle yere düşme sesi odada yankılandı.

"Bahar... Bahar, iyi misin?" Eda bir kez daha kapıyı zorladıktan sonra açılmayacağını anlamış olmalıydı ki "Tamam... Tamam, sakın korkma abime haber verip hemen geliyorum".





ARKADAŞLAR BÖLÜMLERİ DÜZENLEYİP ATMIYORUM YENİDEN BAŞTAN YAZIP ATIYORUM. BU YÜZDEN HER GÜN İKİ BÖLÜM ATAMAM. KEYİFLİ OKUMALAR 





KIZIL  👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin