I

37.7K 1.3K 686
                                    

   Harman kalınan bir haziran ayına meydan okuyan ayaz denizi dövmekte sınır tanımazken, devasa gemi hakkını vererek yolu sürdürmeye devam etti. Gökyüzündeki depresif gri fanilerin dünyasını avucunun içerisine hapsetmiş, zehrini kara toprağa serpiştirmeyi bir an olsun aksatmamıştı. Külün alevlenmesini beklemek gibiydi hayat. Kurulan hayallerin gerçekleşmeyeceği düşüncesiyle kasıp kavrulan,bir takım şeylerin ise tam tersinin oluşuna da 'hayatın cilveleri' denilirdi işte.

Güverteye tekrardan,zoraki olmak üzere adım atan adamında hayat cilvelerinden biri bu yolculukta kendisini takip edecek olan tek şeydi. Ensesine yapışan o cilveler yakasını bırakmaya elbetteki niyetli olmamakla, iz bırakacaktı da. İzden kastım yaka ütüsünün bozulacağı değil. Gerçek manadaki izlerden bahsediyorum.

"Sen,iyi misin?!" Dirseklerini korkuluğa yaslamış bedenin sahibi kendisine bakarken onunla bu rüzgarda göz teması kurmak güç belaydı. Ve az önce elleriyle kavradığı korkulukları iyice bir sıkıvermişti. "Çalışıyorum!" Maskeli olan paltosundan bir paket Winston'u yanındakine uzattı. Bu midesi altüst olmuş şahıs için ideal bir ilaçtı.

Parmakları pakete doğru gitti, deri eldivenlerinden sigarının sarı filtresini gerçek manada hissedemezken dudaklarına yerleştirdi. Rüzgara karşı koyarak o sigarayı yakma çabaları taktire şayandı. Üç elde rüzgara siper etmek üzere sigaranın alev almasına yardımcı olduğunda uzuncana bir duman ciğerleri doldurdu. Gemi sallanmaya devam ettikçe korkutucu bir lunapark aletinden farksızlaşıyordu. Maskesini çenesine indirmiş olan,diğerine döndü. Kaşlarını çatmıştı ve tıpkı kaküllü gibi gözlerini kısmıştı.

"Endişeli misin?!" Kakülünün dudaklarından duyulması mümkün olmayan bir ses çıktı. Alayla gülümsüyordu. Ve o tahammül edemediği dalgalara bakarken sesini duyurmaya çalışarak konuşmuştu. "Emin ol şu lanet gemide olduğum kadar endişeli değilim!" İkisinde yüzü gülmeye devam etti bir süre. "Biliyorsun, öyle bir yerde ilk defa bulunacağız!" Kaküllü çekik gözlüyle bakıştı. Şu an çok emindi, neyin beklediğini hiç mi hiç tahmin edemeyeceği bir yere gidiyordu fakat fazlasıyla güveniyordu kendisine.

"Sende söylüyorsun, öyle bir ortamda ilk defa bulunacağız. Dostum, hayatımız boyunca delilerle uğraştık. Korkacak değilsin ya!" İkiside başka yöne bakerken duman çektiler. "Ama onlar raporlu deliler, Taehyung." Gemide gürültülü bir siren sesi kulak tırmaladı, kaküllü konuşmayı siren biter bitmez devam ettirmeyi umdu. Yanındaki işten öte olan kardeşinin bu gergin tutumlarını göz önünde bulundurmak istemez gibiydi. Ama biliyordu ki, dostunun da yetenekli ve tanınmış bir dedektif olduğunu. Korkmadığınıda tahmin edebiliyordu.

"Joon, hayatın boyunca korkmadın. Ve şimdi de korktum ayağına yatma!"

Joon sigarasını kızgın sulara fırlattı, aynısını biraz sonra Taehyung'ta yaptı. Ardından Joon yüzündeki pişkin gülümsemeyle konuştu.

"İnanmayacaksın ama, hastane fobim vardır!"







Öğleyi geçeli bir saat olmuştu, gök ziyasını kısmakta niyetliydi ve iki iş ahbabı kendilerini adaya yeni atmışlardı. Ada halkının sessiz oluşuyla, etrafta tek tük insan vardı. İskelede durup beklediler bir süre iki adam. Taehyung etrafında göz gezdirdi, rüzgar en azından şiddettini azaltmıştı ve göz sulandıracak derecede değildi. Kaküllü az önce kendisine el sallayan küçük çocuğa bir tebessüm etti. Çocuk topunu yuvarlayarak iskeleden uzaklaşıp köy içine daldı. Sakin köy kafa dinlemek için ideal bir yerdi. Ama yaz ayında gelinmesi daha makbul olurdu. Malûm, kışı sert geçerdi.

"Beyler, atlayın." Siyah Cadillac kendileri için hazır konumdaydı, ikiside adımlayıp arabaya bindiler. Arabının deri koltukları gıcırdarken, sürücü koltuğundaki memur selam verdi. "Hoşgeldiniz, umarım sakin bir yolculuk olmuştur." Taehyung egzozu bağıran arabanın camından dışarıyı seyrederken konuştu, "Fazla sallantılıydı." Memur gülümsedi. Harekete geçmiş olan arabanın içerisinde sıcaklık hakimdi,ama fazlaca bir sıcaklık değildi. Yani kan akışımızı gıdıklayacak türden ziyade, parmak uçlarındaki donmayı dindirecek türdendi. Güzel bir müzik arabanın radyosundan kulakları doldurduğu müddet içerisinde arka koltuktaki Taehyung'un izlediği orman manzarasına eşlik ediyordu. Manzara, küçük ve taştan yapılmış köy evlerinin yeşilliklerin arasında parıldamasıydı. Sade,nahoş bir ortamdan sıyrıldıklarında bayır bir yolda düz gittiler. Tepeye vardıklarında yol düzleşmiş, kendini ormanlığa bırakmıştı. Yeşillikleri bol adanın toprak kokan ayazı eşsizdi, en azından köy halkı için.

"Sanırım burası hastane oluyor?" Taehyung sağına,Joon'un bulunduğu taraftaki cama baktı. Uzun boyundan dolayı başını eğmesi gerekti. Kaleyi andıran yapıt eski görünmekle birlikte ürkütücü görünüyordu. Bir hastaneden uzaktan yakından alakası olmayan kale daha çok hapishaneyi andırıyordu. Taehyung böyle düşünüyordu elbette.

"Evet,kendisi eski bir baş yapıttır." Taehyung tüm soğukkanlılığıyla konuşmaya katıldı. "Hastaneden çok hapishaneyi andırıyor,naçizane baş yapıtınız." Sanırım aşağılamıştı memurun cahiliyetini. Onlar hastaydı, bu muamele uygun değildi. "Affedersiniz ama hasta dediğiniz şahsiyetler Karın Deşen Jack kadar acımasızlar." Taehyung düz ifadesinden ödün verip alayla sırıttı. Ön koltuktakiyle atışmak eğlencesi olmuştu sanırım. "Hey,neyse beyler bu konuyu sonra tartışırsınız." Joon ortamı yumuşatma taraftarıydı. O sırada radyonun cızırtısı kulak tırmaladığında, yüksek ve ziyadesiyle tiz sinyal sesini işiten Taehyung ve Joon kulaklarını eş zamanda kapayıp yüzlerini buruşturdular. Memur aceleyle radyoyu kapattı ve gülümsedi.

"Buraya gelince sinyal kesilir. Kusura bakmayın." Taehyung kusura bakarken dudaklarından 'siktir' sözcüğü çıkıverdi. Neyseki yaşlı memurun kulakları iyi değildi. "Taehyung." Joon tısladı. Taehyung ise gamzeliye tek bir bakış attı ve dişlerini sıktı. Kısa süre sonra hastanenin girişinde duran araçtan indiler. Joon memura teşekkür ettiğinde Taehyung bir kez daha söylendi kendi kendine. Buraya geldiğinden beri dayak yemiş gibi hissediyordu. Sallantılı gemi yolculuğu kendisini germişti.

"Bu taraftan."

Hastanenin demir parmaklıkları iki adam için açıldı ve silahlı bir gardiyan kendilerine yol gösterdi. İkiside, silahlı oluşlarına anlam veremiyorlardı, bu tür hastanelerde savunma aracı olarak şok cihazı kullanılması daha makbuldü ama o bilindik hastanelerden değildi. Dünyada en farklısı ve eşsiz olanıydı.

Akabinde Taehyung ve Joon taşlı yolda düz gittiler diğerleriyle birlikte. Eh, nihayetinde kendilerini yetkili birileri karşılamıştı.

"Ben Woo Seo. Jeju Adası Ağırlaştırılmış Tımarhanesi'ne hoşgeldiniz beyler."





"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
LYNCH.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin