X

5.4K 739 221
                                    







   "Burada durmamı ister misiniz?"

Görevli yemekhanenin parmaklıklarının önünde durmayı kastettiğinde Taehyung yargılayıcı ifadeye büründü. Kaküllerinden gözükmeyen alnını buruşturdu ve odak kurduğu herife baktı. "Başımın çaresine bakabilirim. Burada durma." Taehyung arkasını dönüp gitmek üzereyken yemekhanenin rastgele bir masasına kurulmuş olan kuzgun saçlıyla göz göze geldi. Bir an duraksadı ve riske atmak istemediği bir hissiyatın kaburgalarına dolanmasına izin verdi. Riske atmamalıyım, diye düşündü.

"Bağırırsam gelirsin."

Taehyung bir an utandığını hissetti, fakat masada oturmuş kendisini bekleyen şahsiyetin ne tür şeyler yapabileceğini kestiremiyordu. Bu sebepten ötürü riske almadı. Şu an ise tek odaklandığı şey, kuzgun saçlının ta kendisiydi. Alabildiğine koyu, alabildiğine keskin bakışlıydı odağı. Parmaklıklar kapandığında masadaki yerini aldı. Karşısındaki cevher gözlünün cesur bakışlarına karşın aynı, dimdik duruşunu sergiledi. Onun yüzüne bakarken ki hissiyat göğüs kafesini avuçlayıp sarıyordu adeta. Bu buz kesen bakışmayı iyice bir
soğutan şeyde dışarıdaki göğün çığlıkları oluyordu.  Ağlamaya devam etti gök yüzü.

"Buraya ayak uydurmuşsun." Rahatsız edici tebessümle üzerini süzdü kaküllünün. Kasıtlı olarak kendini itici gösterme gibi bir huyu vardı belkide kuzgun saçlının. Taehyung böyle düşünmeden edemiyordu. "Sohbet etmeye gelmedim." Taehyung ciddiyetiyle ortamı ziyadesiyle soğutayı sürdürdü. Öyle azametli gözüktü ki sıcaklığa kavuşmak. Ama normalide buydu değil mi? Kahkaha atıp gülüşecek halleri yoktu.

"Şaşırt beni,Taehyung."

O böğürtlen rengi dudaklara odaklandı Taehyung. Gözlerini bir an oradan alamadı. İsminin bu şekilde telaffuz edilmiş oluşunu dinledi. Taehyung. Garip hissetti. Yukarıya doğru çıktı gözleri. Bakışların altında yatan kirli manzaraya ve en önemlisi 'imaya' baktı. İsminin altında bir ima hissetti. Aklını bununla yormak istemedi,konuya girmek üzere hazırlandı şimdi ise.

"Bana Park Jimin ile en son ne yaptıysan, anlatacaksın Jeon Jungkook." Alaylı ve tilt edici bir kahkaha kulaklarına doluştu. Bu ifadeyi biliyordu Taehyung. 

Kuzgun saçlı dirseklerini masaya koydu. Yüzünü ellerinin arasına aldı. "Hafızanı tazelememi ister misin?" Taehyung sert bir nefes verdi. "Bana konuşmadığına dair bir rapor hazırlarım. Ve seni Park Jimin'in kaybolmasından sorumlu tutar, sana her şeyi yapmakta özür olurum. Bunu istemezsin değil mi?" Jungkook'un yüzündeki gülücüğün bir anda uçup gitmesiyle ve yerini ciddiyete bırakmış olmasıyla gururlandı Taehyung. Amacına ulaştığını düşündü. Ama çok sürmedi.

Bir kahkaha tüm yemekhaneyi inletti.

Kaküllü neye uğradığını şaşırdığında bu sefer afalladı. "Ölümden korksaydım, dayak yemektende korkardım. Beni konuşturmanın anahtarını sana bahşedebilirim Kim Taehyung." Bu sefer yüzü bir kez daha gülmüştü Jeon'un. Çünkü karşısındakinin yüzünde umutsuzluk bariz anlaşılıyordu.

"Ne istiyorsun benden,hasta herif?" Dişlerinin arasından konuştu. Tüm nefretini gözlerinden ve beden diliyle kustu karşısındakine. "Buradan çıkart beni." Taehyung olduğu yerde bir an duraksadı. Nutku tutulmuştu ve bunu duymayı beklemiyordu. Bozulduğunu belli etmemeyi umarak konuşmaya devam etti ama. "Bu imkansız." Jungkook kamburcana dururken kollarını önünde düğümledi. Kirpilerinin üzerinden ukalaca baktı.

LYNCH.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin