Bölüm 6

2.6K 233 59
                                    

"Dün akşam sen de bize katılırsın sanmıştım." 

Melanie ile birlikte okul çıkışından sonra eve doğru yürüyorduk. Chloe bugün okula gelmemişti, çünkü fazlasıyla dün geceden kalmaydı. Annemlere belli etmemek için regl olduğunu ve karnının okula gidemeyecek kadar çok fazla ağrıdığını, tüm gün evde yatmak istediğini söyledi. Bunun yalan olduğu çok bariz olmasına rağmen elbetteki annem o yorgunluğunun arasında Chloe'nin söylediklerinde bir gerçeklik payı olup olmadığını aramak istemedi. 

Nedense bunu yapmamasına hiç de şaşırmamıştım. 

"Ah... şey, kumarbaz argümanının eleştirisini okuyordum. Yarım bırakırsam kaldığım yerden devam edemeyebilirim diye düşündüm."

Melanie, bana bakarak kaldırımda adımlarken kaşlarının tekini kaldırdı. "Chloe erkenden uyuduğunu söylemişti." 

Yalanımın bu kadar çabuk ortaya çıkacağını düşünmediğim için yürürken donakalmamaya çalıştım. Ama artık toparlamak için fazlasıyla gecikmiş gibi hissediyordum. Chloe ile ağız birliği yapmak aklıma gelmediği için, felsefe hakkında bir şeyler okuyor olmam ilk defa Melanie tarafından inandırıcı sayılmamıştı. Arkadaşım gözlerimin içine şüphe kokulu bakışlarla bakarken diğer yandan da gerçeği söylememi istiyormuş gibi bir hali vardı. 

Ama ona Luke'un söyledikleri yüzünden saçma bir şekilde moralimin bozulduğunu ve Chloe evden çıkarken uykum var diye yalan söyleyip sabaha kadar söylediğinin altında ezildiğimden bahsedemezdim. Çünkü hiçbir mantığı yoktu. Eğer bunu annem, babam, hatta belki de Chloe bu kadar kırıcı bir şekilde dile getirmiş olsaydı işte o zaman alınmamın altında bir mantık arayabilirdim ya da ağızlarının payını vermek istememi kendi içimde yadırgamazdım. 

Fakat şimdi işler öyle değildi. Luke Hemmings ve arkadaşları, hayatımız dediğimiz bir düzenin içine yeni yeni adımlarken söylediği şey neden kalbimi bu kadar kırmıştı ve neden çabucak ağlamama neden olmuştu, bilmiyordum. Dediğim gibi, anlamsız gelen kısım da tam olarak burasıydı işte. Chloe ile flörtleşiyor, arkadaşlarımız birbirleriyle konuşuyor ve babam onların müzik öğretmeni olmuş olabilir ama teknik olarak onunla hiçbir iletişimim yok. Bu nedenle hayatımdaki yeri en az bir yabancının sahip olduğu o yer kadar olmalıyken, beni incitmesine erkenden izin vermiş olmak da beni sinirlendiriyordu. 

Ben bile ne düşündüğümü bilmiyordum, bunu açıkça Melanie'ye nasıl anlatabilirdim ki? 

Kuzenimin potansiyel erkek arkadaşı bana dünyada kalan son kız sen olsan bile seninle flört etmem dedi diye incindim mi diyecektim? 

Pekala, belki biraz? Ama kimin zoruna gitmezdi ki? 

"Önce uyuyacaktım, sonra fikrimi değiştirdim. Uykum kaçtı bir şeyler okudum falan--" 

"Pekala, pekala, anladım," diyerek sözümü kesti Melanie. Fakat ses tonunda herhangi bir kızgınlık ya da benzeri bir duygunun kırıntısı yoktu. "Muhtemelen birazcık yalnız kalmak istedin, buna ihtiyacın vardı. Seni anlıyorum."

Yabancının tekinin yaptıklarını değil başkasına, henüz kendime bile itiraf edemiyorken arkadaşıma da yalan söylemek zorunda kalmak beni kötü hissettirmişti. Açıkçası biraz da acınası. 

Çünkü bir erkeğin egosuyla söyledikleri beni bu kadar yıkmamalıydı. 

Sırt çantamın kayışlarını daha da sıkarken bu kez yalan söylediğim anlaşılmasın diye Melanie'nin gözlerine bakamadım. "Evet, sanırım öyleydi." 

Göz ucuyla arkadaşıma baktığımda, Melanie'nin son derece tuhaf bir şekilde bana bakarken gülümsediğini fark ettim. Bu kez göz ucuyla bakmak yerine onunla gözlerimizi buluşturdum. Ama bunu yaparken tuhaflığı yüzünden kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım. 

Terrible Love || hemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin