Siz acılara sarılmak nedir bilir misiniz? Ya da acıdan başka sarılacak hiç kimsenizin, hiçbir şeyinizin olmamasını...
Acılarınızı soğuk gecelerde yorgan yapmayı bilir misiniz? Kapalı, güneşsiz bir havada güneş gözlüğü takmak kadar anlamsızdır. Isıtmaz çünkü, kat kat örtünsen de ısınamazsın. Aksine, damarlarında dolanan kanın bile buz kestiğini hissedersin. Kalbin her attığında daha da üşürsün. E o zaman atmasın dersin kalbim. Atmazsa üşümem. Ama düşünüldüğü kadar kolay değildir o atan kalbinin durması, her ne kadar akıttığın gözyaşlarından şişmiş gözlerini açamasan da, gözlerini tamamen kapatacak hale getirmek kolay değildir.
Mutsuz bir insan olduğunuzda soğuk bir kış günü yüzünüze vuran güneş mutlu olmanıza yetmez mesela. Hayatın anlamını aramaya çalışmazsınız bile. Sadece yaşarsınız. Hayatın, birilerinin, bir şeylerin sizi sürüklemesine izin verirsiniz. Aynı kurumuş bir yaprağın rüzgarla oradan oraya savrulması gibi.
Normal bir hayat dilerdim. Monoton, her gün aynı şeyi yaptığım bir hayat. Bu kadar köklü bir değişikliktense sonsuza kadar aynı kalabilmeyi dilerdim.
Yaralarımı kendim saramadım. Şimdi biri var hayatımda. Yaralarımı sarmak istiyor ve buna benden daha hevesli. Sanki kendi canı yanıyormuş gibi kurtulmak istiyor bedenimdeki dikenlerden. Oysa ki ben daha yaş iken batmış dikenleri üzerimde kuruttum. Dayanabilirim sandım ellemedim hiç. Yıllar geçti. Anlamasam da geçti zaman. Ben kuruyup dökülürler diye düşünürken daha da derine battılar. Şimdi ne kadar istesem de tek başıma kurtulamam ki onlardan. Hem onlara ev sahipliği edip, sonra da onları çıkaramam. Çünkü parmak uçlarımda onları çıkarabilecek güç yok. Ya da belki kalbimin ucunda yoktur? Bedenimdeki son enerji kırıntılarını sahip olduğum dikenler aldı. Bana da bir şey kalmadı.
-
Yoonoh. Jung Yoonoh. Uzun, gamzeli, güzel gülüşlü, gülüşünün güzel olduğu kadar güzel de bir kalbe sahip çocuk. Bana bu kadar iyi insanlar hala yaşıyor mu diye düşündüren kişi. Bir insan nasıl bu kadar ince düşünür diye de düşündüren, bir insan nasıl bu kadar bilgili olabilir diye de sorgulatan kişi.
Kendimi bazen ona güvenmeliyim derken buluyorum. Ona güvenmeliyim. O beni bu karanlıktan çekebilir. O bunu istiyor. Benim zorumla da değil, kendi isteğiyle yanımda ama acı denen illet insanı dengesizleştiriyor. Kimi zaman gülmek isterken bazen öyle bir vakit geliyor ki gülmenin kaybettiklerinize ihanet olduğunu bile düşünebiliyorsunuz. İşte bu dengesiz durum insanı daha da yoruyor. Aynı zamanda çevrenizdeki insanı da yormaktan korkuyorsunuz ve bu kısır döngünün içerisinde kaybolup gidiyorsunuz.
-
Hani ayakkabınız topuğunuza vurur ve canınız yanar. Eve gelene kadar canınızdan can çıktığını hissedersiniz. Daha sonra eve gelip ayakkabınızı çıkardığınızda bir rahatlama hissedersiniz ancak çok uzun sürmez. Bir sonraki gün ayakkabınızı tekrar giydiğinizde bu sefer yara bandı yapıştırıp üzerine ayakkabınızı giyersiniz. Ancak canınız hala daha yanmaya devam eder. Çare olacağını düşündüğünüz yara bandı daha fazla yakar canınızı. En başında almadığınız önlemden ötürü gün geçtikçe daha da, daha da kötü olur. O yara hep taze kalır.
Acıların tedbiri olur mu diye soracak olursanız cevabım tabii ki de hayır olur. Kimse başına nerede ne zaman ne geleceğini bilemez değil mi? Hayatın akışını değiştiremeyeceğimiz bir gerçek. Hayatın akışını değiştiremiyoruz ama o akışa bir yön verebilmek mümkün. Kapının ardında yön vermek için bana yardım etmek isteyen biri var.
-
İyi de kötü de olsa bir sürü tesadüf çıkacak karşımıza. Mesela ben de altı yıl önce karşıma çıkan eşsiz güzelliğin varolduğunu bile bilmiyordum. Saniyeler içinde gördüm onu ve saniyeler içinde etkilendim. Çok uzun süremi almadı içinde bulunduğu dipsiz kuyuya düşmem. Yalnızlığımın en orta yerinde ona sığındım. Etrafım yanmış, bitmiş kibrit çöpleriyle doluydu. O ise bir anda beliren bir meşaleydi. Ama acı olan neydi biliyor musunuz? Eğer bir kibrit çöpü bir kere yanıp tükenmişse onu bir daha yakmak imkansızdır. Aslında onun ışığının bana tek başına bile yeteceğini düşünmüştüm. O gerçekten aramda farklı bir bağ hissettiğim bir insandı. Bana kabuğumu kırmayı deneten, kendimi düşünmemi sağlayan ilk insandı. Sanatla, piyanoyla da tanışmam ilk onunla birlikte olmuştu.
Arada aklıma düşüyor. Geceler, gündüzler fark etmeksizin. Yoonoh'un çabasını düşünüyorum. Beni gerçekten mutlu ettiği anları. Beni hayata döndürdüğü anları. Benimle dans edişini, birlikte yıldızları seyredişimizi, barınakta köpeklere yardım edişimizi, piyano çalmamızı, su bardağından şarap içmemizi, sahilde birlikte yürüdüğümüz anları, yaptığımız kahvaltıyı, birlikte aynı masaya düşmüş kollarımızın üstünde uyuyakalmamızı. Her biri o kadar değerliydi ki, düşünürken bile gülümsememe engel olamadım mesela. O kadar çok anı paylaşmışız ki, üstüne düşünmeyince insan ne kadar olduklarının farkına bile varamıyor. Hiçbirinde mutsuz hissettirmedi beni. Hepsinde diğer insanların aksine değerli hissetmemi sağladı.
Sonra dönüp son altı yılımın sahibi adamı düşündüm. Ona ait elimde neredeyse hiçbir şey yok. Birkaç küçük not, bir kuru gül, güzel bir broş, birkaç sayfa beste. Ama somut olarak sahip olduğum şeyler çok az olsa da soyut olarak çok şeye sahibim onun hakkında. Kalbimi pır pır ettiren besteleri hep kulağımda. Onu dinlediğimde hissettiğim tüm duygular beynime kazılı. Onun adını duyduğumda veya bir piyano gördüğümde hissettiklerim hep aynı. Yoldan geçerken gördüğüm çiçekçi kızın elindeki gül bile bana onu hatırlatıyor. Ona anlatmak istediğim çok şey var. Ondan dinlemek istediğim çok şey var.
Ben de böyle biriyim işte. Yanımdaki sıcak bedene güvenmekte zorlanacak kadar aptal, yüzünü bile görmediğim bir adama muhtaç olacak kadar aciz biriyim.
-
Konu hayatımdaki insanları saymaya gelince saymayı unutuyorum ben. Saydığım zaman da bir elin parmaklarını geçmiyor. Ama şimdi sizler benim yazdığım -daha çok yazmaya çalıştığım- şeylere ortak oluyorsunuz. Kimisi belki sabahın köründe, kimisi gecenin bir yarısı telefonun ışığından gözleri acıya acıya okuyor. Bin kez okunmuş yazdıklarım, umarım sizi hayal kırıklığına uğratmıyorumdur. Hepinizin güzel yorumlarını görmüyor, hissediyorum adeta. Teker teker teşekkürlerimi iletiyorum sizlere. Güzel bir söz duydum geçenlerde, size karşı olan hislerimi anlattığı için paylaşmak isterim. Aslında kim bilir ne kadar uzağımdasınız, ama yanımda hissettiriyorsunuz.
ESTÁS LEYENDO
Piyanist • Jung Jaehyun
FanfictionNotaları ile fısıldadı kulağıma, müziği sardı bedenimi. Saçlarımı okşayan kendisi değildi. Yüzü bile yanımda değildi. Parmaklarının değdiği piyano tuşları yeşertti içimde solan bahçelerimi. Kim olduğunu bilmeden sevdim onu, sevmem için kim olduğunu...
