♦️BÖLÜM 4♦️

77.2K 3.5K 112
                                    

"İnsanlar mezarlıktan korkmamayı,sevdikleri ölünce öğrenirmiş."

Diye geçirdi içinden. Mezarklıktan korktuğundan değil ama sevmezdi işte. Kim severdi ki zaten bu yeri. Fakat sevilmeyen bu yer,zaman geliyor insanlarla akın akın doluyordu.Hergün başka bir vedaya ev sahipliği yapıyordu bu yer. Sevmediği halde çoğu insanın hayatının bir parçası oluyordu. Tıpkı artık Baran'a ikinci bir ev olduğu gibi.

Düşüncelerinden sıyrılıp cebinden telefonu çıkararak arabaya yöneldi. Az önce kendisini arayan Miran'ı bularak onu aradı. Telefonu ilk çalışta açtı Miran.

"Alo ağabey."

"Söyle Miran."

"Ağabey Babam seni çağırıyor. Konuşacakları varmış."

"Geliyorum."

Telefonu kapatıp yan koltuğa attıktan sonra eliyle başını ovdu. Bir süre bekledikten sonra arabayı çalıştırıp babasının yanına gitmek için yola koyuldu.

🍁

Agit ağa karşısında dikilmiş olan oğlunu inceledi. Pantolonunun belirli yerleri çamura bulanmış ve üstü başı yine dağılmıştı. Kızarmış gözleri de oğlunun yine mezarlığa gittiğini gösteriyordu. Bir haftadır dağ gibi oğlu eriyip gitmişti. Bu da yaşlı adamın içini parçalıyordu. Ayağa kalkıp oğluna yaklaştı.

"Oğul biliyorum burdan ayrılmak istemiyorsun. Her gün oraya gidiyorsun ama sen de biliyorsun ki bütün Mardin ayağa kalkmış durumda .Tek Mardin değil. Komşu şehirlerin büyük aşiretleri de hazırlığa başlamış. Herkes duymuş olanları. Ee haliyle baş sağlığında bulunmak istiyorlar. İstanbul'a gelmelerini isteyecek değiliz ya onlardan oğul. Kendi ocağımıza gelicekler."

Durdu ve oğlunun tepkisini gözlemledi. Oğlunun kaşları çatılınca konuşmasına izin vermeden devam etti.

"Burada bütün yakınlar gelip baş sağlığı dilediler. Gelen giden sayısı da sakinleşti. Bir haftadır bütün aile de burada. Anan, yaden,çocuklar. Mardin boş kaldı oğlum."

Uzun konuşmuştu. Ama bir kere oğlunu yakalamıştı bütün olanları söylemesi gerekirdi. Masasında bulunan suyu alıp içtikten sonra kendisini sakince dinleyen oğluna baktı.

"Bir şey söylemeyecek misin ?"

Babasının söyledikleriyle üstüne ağırlık çökmüştü adamın. Çünkü söylenen sözler hakikatliydi. Kendisi de tahmin edebiliyordu şu anda Mardin'in durumunu fakat buradan nasıl ayrılacağını da bilemiyordu.

Nasıl ayrılacaktı sevdiğinin yanından? Mardin 'e götürmediği için bir kez daha lanet etti kendine. Babasının bir cevap beklediğini biliyordu ama bir cevap veremedi çünkü ne söyleyeceğini kendisi de bilmiyordu.

Babasına kararsızlık barındıran bakışlar attıktan sonra bir şeyler söylemek için araladı dudaklarını fakat bir türlü söyleyeceği kelimeleri seçemeyince başını olumsuz anlamda sallayıp yavaş adımlarla çıktı odadan. Agit ağa oğlunun arkasından bakmakla yetindi. Söyleyecek bir şey bulamıyordu. Oğlunun acısını o da yüreğinde hissediyordu.

Baran mantıklı düşünmek için yine her zaman geldiği yere, zor zamanlarda tek huzur bulduğu tepeye gelmişti. Ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Babası haklıydı ama o da buradan gitmek istemiyordu.

Daha sonra iyice düşündü. En iyisi onları eve yollamaktı.En azından Mardin'de durumlar biraz düzelirdi. Zaten evdekilerin de burada çok işi kalmamıştı. Bir hafta boyunca Berfin'in evinde bütün hazırlıklara yardım etmiş, Berfin'in annesini yanlız bırakmamışlardı. Ama onların da dengesi bozulmuştu. Ne yaşlı yadesi burada çok fazla durabilirdi ne de annesi.

GÜN DOĞUMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin