Boyutlar Arası Geçiş

71 18 0
                                    

"Gezgin... Sen iyi misin?" Evin içinde turlarken homurdanıyorum. "Değilim, değilim, değilim!" Rüzgar bir koltuğa oturmuş beni izliyor. "Sakin ol! O ölmedi! Sadece başka bir boyutta!"

Yarık büyümeye devam ediyor, girdap dinmedi aksine daha şiddetlendi bizse eve geçmiş ne yapacağımızı tartışıyoruz. Aman ne harika! Saçlarımı çekiştiriyorum. "Benim yüzümden oldu, benim yüzümden! Bu... Bu çok kötü! Yani hiç bilmediğin bir yere hapsolmak... Korkunç!"

Bu kadar moralimin bozulmuş olma nedeni bunları zaten yaşamış olmam! Ben de buraya hapsoldum ve burada zaman geçirmek hiç de hoş değil! "Saçmalama Gezgin! Seninle ne ilgisi var?" Ah be Rüzgar! Hiçbir şeyi bilmiyorsun! Tamam ben iyi biri değilim ama bu da şeytan olduğum anlamına gelmez! Gölge için endişeleniyorum ve bu normal bir şey!

Gözlerimi kısa süreliğine kapatıp duruyorum. Gözlerimi açtığımda bakışlarım anında hedefini buluyor. "Peşinden gidelim!"
"NE? Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?" Tamam, itiraf ediyorum! Gitmek istememin tek nedeni Gölge değil! Aslında biraz da evimle alakalı olabilir ama onun etkisini de inkar edemem şimdi.

Alaycıl bir ifadeyle onu süzüyorum. "Ha yani hayatının geri kalanını dostun olmadan geçirmeyi düşünebiliyorsun!" Sanki tıslar gibi konuşuyor. "Gölge benim dostum falan değil! Öylesine sıradan bir arkadaşım o kadar!"

Ne güzel! Bunlarda dost kavramı da yok abi! Masallarda cıvık cıvık sevgi yaşarlarken bu masal dünyası sakinlerine gram sevgi vermiyorlar. Abi bir denge olsun değil mi yani? "Tamam o sıradan bir arkadaşın olabilir ama şöyle düşün! Sen bundan sonra da yazılanı oynayan bir figüran olarak devam etmeyi mi yoksa bunu değiştirmek için bir şansını denemeyi mi istiyorsun?"

Evet! Düşünmeye başladığına göre işin yarısı cepte! Kaşlarını çatarak bana dönüyor. "Bunu nasıl başaracağız ki? O boyutun nereye açıldığını bile bilmiyoruz." Gülüyorum! Sen bilmiyor olabilirsin ama ben çok iyi biliyorum Rüzgar. Defalarca boyut geçişi yaptık Beyaz Yel ile ve bu boyut da başka bir masala açılıyor. Sadece hangi masal onu bilmiyorum.

"Başka bir masala! Bak sana önerimi yaptım! Ya gelir ve adamakıllı bir hayat yaşarsın ki masal koruyucularından kurtulmak için sana yardımcı olabilirim ya da sonsuza kadar burada yazılanı uygularsın, seçim senin!"

Arkamı dönüp ilerlemeye başlamamdan beş saniye sonra bana sesleniyor. "Bekle!" Sırıtıyorum. Görev tamamdır. Sırıtmamın gülümsemeye dönüşmesini sağlayıp kafamı ona doğru çeviriyorum. Koltuktan kalkarken yüzüne kararlı bir ifade yerleştiriyor. "Seninle geliyorum ama sorumu yanıtlaman şartıyla!"

Kafamı 'Evet' dercesine salladığımı görünce bana yaklaşıyor. "Sen kimsin Gezgin? Yani gerçekte kimsin? Başka bir kasabadan geldiğine inanmıyorum! Belli ki buraya ait değilsin çünkü hiç senin gibi biriyle karşılaşmamıştım. Karar vermekte zorlanmıyorsun. Oysa buradaki herkes hiç karar vermediğinden karar vermekte zorlanır. Sen... Ne bileyim tuhafsın, farklısın işte! Sen gerçekte kimsin peki?"

Gülümsüyorum. "Ben bir gezginim! Aynı ismimde de belli olduğu gibi bir masal gezgini!"

...

Rüzgar bana bakıyor. "Hazır mısın?" Başımı sallıyorum. "Hazırım!" Rüzgar ile her şeyi hazırladık. Yiyecek, giyecek, para... Hiçbir şeyin sıkıntısını çekmemek için eşyaları toparladık. Rüzgar zor da olsa kendi evine uğrayıp kendi eşyalarını toparladı ve olabildiğince hızlı buraya döndü. Gölge'ye de eşya aldık tabi ki! Sehpanın üstünde duran anahtarı cebime atıyorum. Umutluyum! Bir şekilde buraya geri dönmeyi başaracağız.

Kar küresini fark edince gitmek üzere olan Rüzgar'a sesleniyorum. "Bekle! Almam gereken bir şey daha var!" Rüzgar, kapı kulpuna uzattığı elini geri çekip bana bakıyor. Bense o esnada kar küresini elime alırkenki yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamıyorum. Sırtımdaki sırt çantasını hızlıca çıkarıp kar küresini itinayla kıyafetlerin arasına yerleştiriyorum. Olur da sert bir düşüş yaşarsak kırılmasını istemiyorum çünkü.

Sırt çantasının fermuarını sonuna kadar çekip sırt çantasını tekrar giyerken başımı sallıyorum. "Tamamdır! Şimdi her şeyimle hazırım." O kapıyı açarken içeriye sert bir rüzgar doluyor ve her şeyi bir yana savuruyor. Rüzgar çıkarabildiği olanca sesiyle "Çabuk çıkalım!" diye bağırıyor. Talimata uyup hızlıca onunla birlikte çıkıyoruz ve kapıyı da kapatıyoruz.

Dışarıda olanlar bir görülse... Her yer, her yerde! Gölge'nin evinden bile daha dağınık olmuş etraf! Artık varın siz anlayın! Zaten artık bu rüzgara karşı koymamız neredeyse imkansız gibi bir şey! Rüzgar elini çabucak bana uzatıyor ve ben de onun bu uzattığı elini hızla kavrıyorum. Birbirimizi kaybetmemiz lazım ama bu yöntem ne kadar işe yarar bilemiyorum.

Gökyüzü artık mor da değil! Koyu, kopkoyu bir siyahla karşı karşıyayım. Maviyi geri istediğimi fark ediyorum. Özgürlüğü geri istiyorum...

Beraber ilerleyebildiğimiz kadar ilerliyoruz girdabın yakınlarına geldiğimizde Rüzgar gözlerini kapatıyor ve bana fısıldıyor. "Burada, tam şimdi! Bırak kendini rüzgara!" Ben de gözlerimi kapatırken dediğini yapıyorum onunla birlikte. Ona mı bırakıyorum kendimi, yoksa esen rüzgara mı emin değilim. Sadece dediğini yapıp kendimi Rüzgar'a ya da rüzgara bırakmakla işimi görüyorum. İkisinden birine. Ya da kim bilir? Belki de ikisine birden!

Kaf Dağının da ÖtesindenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin