Bölüm Yirmi Bir - Kabus Çınlaması

316K 20.4K 34.4K
                                    







İşte geldim buradayım!

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Gelecek bölümden bilgilendirmeleri, kesitleri takip edebilmeniz için instagram adresim: @sulisindunyasi

Geçen bölüm son sahne:

Ancak kitap yoktu. Onun yerine, kenarları yakılmış bir kağıt vardı ve kağıdın üzerinde, ''Daha güvende'' yazıyordu.

Hiçbir şey anlamadan Alaz'a baktığımda, kaşlarının çatıldığını ve gözlerinin kısıldığını gördüm. Şaşırmış gibiydi. Merakla, ''Bu ne demek?'' diye sordum.

Yutkundu, gergin ifadesiyle bana baktı. ''Kitap, artık bu sarayda değil,'' dedi ve sarayı, yüksek bir alarm sesi esir aldı...

 ''Kitap, artık bu sarayda değil,'' dedi ve sarayı, yüksek bir alarm sesi esir aldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

  Bölüm Yirmi Bir - Kabus Çınlaması 

Ne yapacağımı, ne yapmam veya nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Alarm sesi öyle yüksek ve öyle güçlüydü ki irademi toplayamıyordum. Kanım, son derece ısınmıştı, adeta yanıyordum. Kitabın yerinde olmaması beni dehşete düşürmüştü evet fakat kulaklarımı esir alan alarm sesi ve yakalanma duygusu da onun altında kalmış sayılmazdı.

Dişlerim birbirine çarparken yutkundum ve boş kutuya bakmayı bırakıp, gözlerimi Alaz'a doğru kaldırdım. Onun bakışları hâlâ eline aldığı, üzerinde ''Daha güvende'' yazan nottaydı. Göğsüm, dehşet içinde çarparken, konuşmadan önce dudaklarımı birbirine bastırıp sakinleşmeye çalıştım. Ne kadar sakinleşebildiğimi bilmiyordum fakat yine de konuştum. ''Şimdi ne yapacağız?''

Yüksek ses sesimi bastırsa da Alaz'ın duymasına mani olamamıştı. Elini yumruk şeklinde yapıp, kağıdı avucunun içinde sıkıştırdı. Sonrasında bana baktı. ''Bars seni almaya gelecek.''

Pekâlâ, ben de bu planda Bars, Liva ve Kuray'ın işinin ne olduğunu merak ediyordum; ortalıkta görünmediklerine göre, alarm ihtimaline karşı Alaz onları bir şekilde görevlendirmiş olacaktı. Bu fikir, içimin bir nebze rahatlamasına sebep oldu. Lakin bu rahatlık beş saniye kadar sürdü. Alaz, ''Bars seni almaya gelecek,'' demişti. ''Bizi'' dememişti. Bu ne demekti? Kendisi burada mı kalacaktı? Peki başı belaya girmez miydi?

Beynimin içindeki meraklı yanım gözlerini kocaman açarak ayağa kalktığında, ''Peki ya sen?'' diye sordum. ''Burada mı kalacaksın?''

''Benim burada olmam garip karşılanmaz Efsun, senin burada olmaman gerekiyor.''

Bir an duraksadım. Haklılık payını düşündüm. Kendisi, içinde bulunduğum sarayın veliaht prensiydi. Ben ise artı biri olarak görülen, sıradan bir kızdım. Alaz burada oluşuna kesinlikle bir bahane bulabilirdi, belki bulmasına bile gerek kalmazdı lakin benim burada görülmem anında ölüm emrime yol açabilirdi.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin