KIRK BİRİNCİ BÖLÜM: "ARKADA BIRAKILAN"

6.6K 564 155
                                    


Bölüm şarkısı;

Eri Itoh - Sis Puelle Magica [Mahou Shoujo Madoka Ana Şarkısı]


Büyükannemin ölümünün ardından bir hafta geçmişti. Her adımımda onun yokluğunu hala çok derin bir şekilde hissedebiliyordum. Odası hala olduğu gibi duruyordu, benden başka yatağında yatan olmamıştı. Babamın akrabaları bir iki güne gitmişti, bu süreçte herkes ev işlerini aralarında bölüşmüş, ne anneme ne teyzeme ne de bana bir şey yaptırmışlardı. Üstelik gitmeden önce evi güzelce temizleyip yemek bile yapmışlardı. Büyükannemin kırkı için çıkacak masrafları kendisinin üstleneceğini söyleyen, büyükannemin kuzeni olan Mithat Amca ise gitmeden anneme sıkı sıkı sarılmış ve cebine biraz para sıkıştırmıştı. Bunu babacan bir şekilde yaptığını bilsem bile sinirlenmiştim çünkü annem çok utanmıştı. Onlar gittikten üç gün sonra da teyzem evine dönmüştü. Onunda gidişiyle ev sessizliğe bürünmüştü. Büyükannemin varlığını hala evin duvarlarında arıyordum. Okuldan sonra geldiğimde "Nam! Günün nasıldı bakayım?" diye salondan bağıran sesi yoktu, her gün farklı renklere boyaladığı tırnakları yoktu, onu öpmeye reddettiğimde büzülen dudakları yoktu. Evimizi canlı kılan oymuşta, onunla birlikte yaşadığımız evden yaşam gücü de çekilmiş gibiydi ve şimdi biz bir evde değil, dört tarafı duvarlarla kaplı bir hapishane yaşıyormuşuz gibi geliyordu.

Yine de tüm bunlara rağmen, bu yokluğun sızısını azaltmayı bir şekilde başarmıştım. Babamın acısıyla nasıl başa çıktığımı bilmediğim gibi, büyükannemin yokluğuyla da nasıl başa çıktığımı bilmiyordum. Sadece bir gece uyanmış ve büyükannemin artık içeride uyuyor olmadığını fark etmiştim. Sanırım bu fark ediş, belli bir zihinsel aydınlanmayı da beraberinde getirmişti. O günden sonra bir takım hisleri yerine koymak daha kolay olmuştu. Onları kabullenmek ise daha kolay. Babamın yokluğunu bile hala hissettiğimi düşünürsek, büyükannemin varlığının eksikliğini aşabileceğimi düşünmüyordum. Bu sadece kabullenişti. Acıyı kabul etmek, ona katlanmayı kolaylaştırıyordu.

Okulda evde olduğumdan daha rahattım. Kızların hepsi ağzımın içine bakıyordu üzüleceğim diye. Üzerime çok fazla düştüklerinden bunalıyordum, bazı zamanlar onları tersliyor ya da somurtuyordum ama buna hiç alınmıyorlardı. Ben susup konuşmasam bile Makber sürekli saçma sapan şeylerden bahsediyor, Güneş de onu onaylıyordu. Bu sırada da Bediz sürekli bana bir şeyler yedirmeye çalışıyordu. Onlara göre kilo vermiştim ve hepsini geri almam gerekiyordu. Makber'in bana yeniden 'Çariçe' demesiyle ona gitmesini söylemiştim, bunun üzerine de Bediz onu sırtlayıp götürmeye kalkmıştı. Büyükannemin vefatından beri güldüğüm ilk an oydu. Güneş Bediz'e güldüğümü söyleyince, Bediz daha fazla cesaretlenmiş ve Makber'i çöp konteynırına atmaya kalkmıştı. Makber elinden kurtulduktan sonra hıçkırarak neden bunu yapmaya kalktığını sorduğunda Bediz eğlenceli olacağını düşündüğünü söylemişti.

Öğle aralarında ve okuldan sonra birkaç saat yaklaşan sınavlara çalışmak için kütüphaneye gidiyorduk. Genelde ben kendi halimle bir şeyler çözüyordum, Güneş de Makber'e anlamadığı bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Tüm bunlar olurken Bediz ise kafasını masaya yaslayıp uyuyordu. Her şekilde, her sese karşın uyumayı becerebilmesi beni şaşırtsa da bir şey demiyordum bu duruma. Sınavlara hazırlanırken bir yandan da festivalle ilgili düzenlemeler üzerine uğraşıyorduk çünkü Makber'in babasına ağzının payını vereceğime dair söz vermiştim. Tüm bunlar kafamı yeteri kadar meşgul ediyordu, eve gittiğimde zihnen yorgun oluyordum. Annem de büyükannemin vefatından sonra kendini işine vermişti, asla yapmayacağı çekimlere sırf işi uzasın diye gidiyordu. Aslında ikimizde eve geç gidebilmek için sürekli kendimize meşgale buluyorduk.

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin