15. BÖLÜM

702 38 0
                                    


Her şey fazla sevmekten...

Yürek acılara alışkın... Hatta öyle çok alışkın ki! Aşk can yakar, derdi babam. Ben sevdim, yar olmadı... Yara olarak kaldı! Ne de doğruymuş... Yar değil, yara! Can yangını...

Yanağımda hissettiğim sızı mı yoksa dizlerimde olan acı mı ağırdı? Haydi, kalbim söyle? Yoksa en çok senin mi canın yanıyor... Dudağım patlamış mıydı, bu ılık süzülen kan onun habercisi miydi? Nefes alamıyordum, ruhum sığmıyordu. Sevdiğim adam bana tokat atmıştı. Nasipte buda mı varmış? Tokat... Canımı önüne sereceğim adamdın! 'Sen kimsin, ne cüretle böyle konuşursun? Amine her şey ilk gün ki gibi, dün gece aklına başka bir şey getirmesin. Sen benim için ilk gün ki gibisin! Haddini bil!'

İlk gün ki gibi hiçim, değersizim. Hiç mi yanmıyordu, canı? Ya ben onu seviyordum, ben onu çok seviyordum! Emanetine neden iyi bakmıyordu...

Onu sevmeyi gerçekten ağır ödüyordum. Asla içinde olmak istemeyeceğim bir olayın içindeydim ve bunun tek sebebi sevdiğim adamdı. Bana tokat atmıştı... Bana, karısına! Bu muydu? Her olayda beni dinlemeden yapacağı şey bu muydu? Ben gururumu hiçe saymıştım... Belki de en başında, kına gecemden sonra onunla olmamalıydım. Benim o günden sonra yüzüm güldü... Her gülüşün sonrası böyle bir acı tokat oldu! Olmamalıydık, biz olmamalıydık!

'Zehra!' diyerek yanıma koştu, İnci. Herkesin gözünün önünde bana tokat atmıştı, aşağılamıştı. Kalbimi ezmişti, enkaz altında bırakmıştı... Bana vurmuştu! Oysa dün gece onun kalbi de bana ısınıyor sanmıştım. Meğersem her şey yalanmış... İnsanlar bir gecede böylesine değişebilirmiş.

'Sen kim oluyorsun asıl? Bu kızı sahipsiz mi sanıyorsunuz! Yeter artık, benim kardeşim bunları hak etmiyor! Sen, onu hak etmiyorsun! Onun sevgisine layık bile değilsin, gözyaşlarına hele hiç değilsin. Onun canını yakamazsın, anladın mı beni?' diye dikleniyordu, Vera. 'Sen kocaman bir aptalsın, aptal! O anahtar neden onda sormuyorsun bile... Evlilik teklifini kabul etmeden önce, ona verdiğin zarfı hatırla! Ahmak beyinli... Biz canımı sana verdik, o bizim biriciğimiz... Sen ona nasıl vurursun?'

Vera kendisini kontrol edemiyordu... İnci önümde eğilmişti, dudağıma bakıyordu. 'Sızlıyor...' diyerek elini kendimden uzaklaştırdım. Vera yanıma gelerek elimden tuttu, İnci ise elimden düşen eşyaları toparlıyordu. Canım yanıyordu... Sevde Hanım, canım yanıyor! Keşke hayallerimde kalsaydın. O zamanlarda çok masumdun...

'Yağız, sen ne yapıyorsun?' dedi, teyzesi. Diğerleri ilk şoku üzerinden atmamıştı! Bende atamamıştım. Yanağım sızlıyordu, bana tokat atmıştı. Gözlerine baktığım adam meğersem bana çok yabancıymış...

'Sen de benim için ilk gün ki gibisin... Tasalanma bu acı geçer,' diyerek yanağımı gösterdim. Eminim ki izi çıkmıştı. Bende bir iz daha bırakmıştı... Gözlerindeki pişmanlığı da öfkeyi de görüyordum. Ben onu çok iyi tanıyordum. Elimi kalbime götürdüm. 'Ama burası... Tam iyileşirken yenisi geliyor. Sen o odaya ben istemediğim sürece girmeyeceksin! Eşyalarımı ne yapmak istiyorsan yapabilirsin...'

Gurursuz olamazdım, onunla kalabilir miydim? Uzun bir süre görmemeliydim. Sevgimin önüne geçen başka hisler vardı, nefret.

'Hiç çıkarmayı düşünmeyerek takmıştım...' derken yüzüğü çıkardım. Tek kelam etmiyordu. Bana her şey yabancı geliyordu. Bu ev, bu salon... Kocam! Parmağımdan söküp aldığım yüzük bile... 'Haddim olmayarak geri veriyorum!'

Deliler gibi seversin, istersen. Onula olursun. Sonra birdenbire çıkıverir, hayatından. Hayatına girdiği gibi çıkar. Aniden...

Bedenim, bünyem öylesine zayıf düşmüştü ki, kendimi taşıyamıyordum. Vera kolumdan tutmasa yere düşebilirdim, kalbim ağrıyordu. Mecazi değil, gerçekti. Nefes alamıyordum, tıkanmıştım.

KÖRDÜĞÜMÜMWhere stories live. Discover now