0.2

524 51 13
                                    


Jeno doğduğu andan itibaren hayatın acı yüzüyle karşılaşmış bir insandı. Annesi o doğduğunda onu bir evin kapısına bırakarak bir daha hiç görüşmemek üzere onu terk etmişti.

Ancak Jeno hayatın ona çok erkenden yaptığı oyunuyla yıkılmamış ve yetimhanesinde büyümeye devam etmişti. Sonrasında ise güzel olmasa da yaşanılabilir sayılan hayatını onu evlatlık alan kişiler zedelemişti ve bu onun hayattan aldığı ikinci oyunu olmuştu.

Kendisinin kısır olmasından dolayı çocuğu  olamayan adam, ailesinin çocuk baskısından kurtulmak için karısı ile birlikte bir çocuk evlat edinmeye karar vermişti. Ve evlat edindikleri çocuk da Jeno'ydu.

Jeno, sıradan bir akışı olan hayatının bir anda karman çorman olmasıyla yemekten kesilmiş ve gününün çoğunu uyuyarak geçirmeye başlamıştı. Onu evlat edinen ailesi bu durumdan memnun kalmamış ve gençliklerinden gelen bir cahillikle Jeno'ya zulmetmeye başlamışlardı.

Jeno evlat edinildiği zaman içerisinde insanların gülen yüzlerinin altında yatan şeytanlarla tanışmış ve aslında her insanın yüreğinde bencillikle bulanmış birer canavar olduğu gerçeğiyle yüzleşmişti.

Bir süre boyunca gördüğü bu zulmlerden ise evin hizmetlisinin şikayeti sayesinde kurtulmuştu. Hizmetlinin ona uzattığı yardım eli Jeno'nun belki de her insanın kötü olmayacağı düşüncesini aklına getirse de sonradan öğrenmişti ki aslında hizmetlinin Jeno'nun üvey babasıyla ilişkisi vardı ve  aralarında geçen tartışma sonucu intikam almak için onları şikayet etmişti.

Jeno böylelikle farklı bir yetimhaneye geri gönderilmişti ve bu yetimhane eskisine oranla kat ve kat daha kötü bir yerdi. Jeno'nun orada yaşadığı şeyler onun için anlatamayacağı kadar zor ve acıydı. Belki de bir sürü yetimhane içerisinden oraya gitmesi onun için yine bir hayatın oyunuydu.

Jeno, ilerki zamanlarında da çok şey yaşadığı için artık bütün ruhu süpürgeyle çekilip ortadan gitmiş gibiydi. Yaşadığı her zor zamanda kendinden bir parça koparmıştı ve sonunda onu yalnız bırakmıştı hayat süpürgesi.

Yine de Jeno o kadar yaşadığı şeye rağmen yine de bu mektubun ne olduğunu anlayamıyordu. Böyle bir şeyin kendisine bırakılmasındaki amaç tam olarak neydi?

Neredeyse tüm gece mektubu düşünen Jeno mektubun ona hayatın bir oyunu olduğuna emindi. Eğer bu mektupta yazan yere giderse kesinlikle acı çekecekti. 'Peki ya çekmezse?' 'Ya mektupta dediği gibi oraya giderse mutlu olabilecekse?' Soruları kafasında dolanırken hızla bu soruları reddetti. Jeno hiç şanslı değildi ve bir yerde kötü olan bir şey varsa kesinlikle o her zaman Jeno'yu bulurdu.

Jeno başının ağrısıyla nefesini üfledi. Eve gelirken hayalleri, yıkandıktan sonra huzurlu bir şekilde uyuyabilmekti. Ama şuanda ne huzurluydu ne de uyuyabiliyordu.

Jeno bir türlü ne yapacağına karar veremiyordu. Bu yüzden mektubu yeniden eline aldı ve tekrar ede ede mektubu okumaya başladı. Mektupla ilgili bir sürü şey Jeno'ya yanlış geliyordu.

Jeno güneş doğup alarmı çalana kadar mektubu ve içindeki bileti düşünmeye devam etti. Bu uzun süre de ise sonunda kararını verdi. Mektubun istediği yere gidecekti. Gitmesi gereken zamana da on iki günü vardı.

Gitmeye karar vermesinin nedeni de bu kadar düşünmesine rağmen aslında basitti. Belki de mutlu olma ihtimali varken nasıl böyle bir şeyi elinin tersi ile itebilirdi ki. Eğer kötü bir şey olursa da sorun değildi. Zaten Jeno her zaman zorluklarla başa çıkardı. Başına bir tane daha bela eklenirse çok da bir şey kaybedeceğini düşünmüyordu.

Eğer gitmezse mutluluk ihtimalini kaçırabilirdi ve Jeno bunu hiç istemiyordu. Hayatında bir kerecik de olsa 'gerçek mutluluk' nasıl bir şey tatmak istiyordu. Tabi eğer öyle bir şey varsa...

New Life Ticket ♤ nominDonde viven las historias. Descúbrelo ahora