(9) Ceza ve Kriz.

317K 13.6K 25.3K
                                    

Geç kalmıştım! Tüm gece ortalıkta gezinmenin cezasını sabah uyuyakalmakla çekiyordum. Neyse ki gözlerimi açtığımda kendi yatağımdaydım. Uyurgezerlik hakkında tüm gece detaylı bir bilgi edinmiş ve kendimden korkmuştum. Yemekhanenin kapanmasına sadece yirmi dakika kalmıştı. Üzerime siyah bir tişört ve dizlerime kadar gelen bağcıklı yeşil bir pantolon giydikten sonra ayakkabılarımı hızlıca ayağıma geçirdim. Kartıma artık anahtar ismini taktığım için boynumdan çıkartarak kapıyı açtım. Anahtarı boynuma taktığımda asansörlerin olduğu koridora doğru koşuyordum. Kapanmak üzere olan asansöre elimi uzattığımda açılmıştı. Nefes nefese içeri girdiğimde mini deri şort ve askılı beyaz atletiyle Afrodit’i gördüm. “Günaydın,” dediğimde tebessüm ederek kartını okutup üçüncü katın düğmesine bastı.

“Günaydın, Yankı.” Gözleri saçlarımı buldu. “Uyuyakaldın herhalde? Saçların savaştan çıkmış gibi.” Güzellik tanrıçasının dikkatini çeken ilk şeyin dağınık saçlarım olması beni şaşırtmamıştı.

Ellerimle saçlarımı düzeltirken beni bile yoldan çıkaran sıkı kalçalarına ve dik göğüslerine baktım. “Üşümüyor musunuz, Bayan Afrodit?” dediğimde gülerek başını hayır anlamında salladı. “Vücut ısım genelde size göre daha fazla,” dedi göz kırparak. “Belli!” diye homurdandım. Kuzey pisliğinin gözleri bugün bayram edecekti.

Asansörden çıkıp koridoru dönerek yemekhaneye girdiğimde Yarasalar ve eğitmenler kendi masalarında oturuyorlardı. Afrodit’i gören Kuzey’in dudakları usulca kıvrıldı ve kadını baştan aşağı süzdü. Bu lanet çocuk daha yirmi iki yaşında olmasına rağmen kadından daha uzun ve yapılıydı. Grupta yaşından büyük gösteren tek kişiydi ve Kuzey, Yarasaların içinde diğer erkekleri gölgede bırakacak kadar yakışıklıydı. Afrodit’le aynı anda içeri girdiğimiz için güzel ve çirkin gibi duruyorduk. Kesinlikle iyi bir kombin oluşturmamıştık. Tamam, ben de çirkin sayılmazdım ama bu kadın kendi hemcinslerine açık ara fark atardı. Salınarak kendi masasına yürürken özellikle Kuzey’den gözlerini ayırmıyordu.

Merak ediyorum, bu ikisi ilk kurala ne kadar sadık?

Eğitmenimin burada olmaması beni rahatlatsa da karnımı doyurmam için fazla vaktim yoktu. Aceleyle aldığım tepsinin içine biraz patates kızartması, iki peynirli poğaça koyduktan sonra aldıklarımı tek kişilik masaya koydum. İçeceğimi unutunca geri dönerek büyük bir kupanın içine sıcak çikolata tozunu döktüm ve kaynayan suyu ekleyip buradaki işimi bitirdim. Elimde kupayla tam arkamı dönmüştüm ki eğitmenimle burun buruna geldik. Çığlık atarak geriye çekildim ve sıcak çikolata üzerime döküldü. “Ah lanet!” Acı içinde bağırdığımda karnım ve göğsümdeki yanmayla kupa elimden düştü, üstelik pantolonumun açıkta bıraktığı bacaklarıma da sıcak çikolata sıçramıştı. “Allah’ım, yandım!” Tepinerek çığlık atarken üzerimdeki tişörtü hemen çıkartıp tezgâhtaki sürahiyi aldım ve içindeki tüm suyu yanan göğüslerime ve karnıma döktüm. Oh, bu çok iyi geldi!

Soğuk su beni rahatlatınca başımı kaldırdım ve eğitmenimin kınayan bakışlarını gördüm. Koşudan gelmiş gibi saçları yüzüne yapışmıştı. Üzerinde beyaz bir tişört ve siyah eşofman altı vardı. “Seninle ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.” Gözleri sadece yüzümdeydi. “Şu anda 378 erkeğin içinde bir sutyen ile durduğunu fark etmediğini umuyorum,” dedikten sonra arkasına dönerek kendi masasına doğru yürüdü.

O az önce ne dedi? Sutyen?

Başımı hızla aşağıya doğru eğince üst tarafımda sadece siyah bir sutyen olduğunu gördüm. Kadınlar bana gülerken lanet erkeklerin bakışlarından hiç hoşlanmamıştım. “Bu kız harbi geri zekâlı!” Dişlerinin arasından gürleyen Kuzey, sandalyesini büyük bir gürültüyle iterek ayağa kalktı. Hızlı adımlarla gelip tam karşımda durunca iri bedenini bana siper ettiği için artık kimse beni göremiyordu. Siyah gözleri öfkeyle bana dönerken çenesindeki kasların seğirmesi iyiye işaret değildi. “Aklın nerede lan senin!” Hemen üzerindeki tişörtü çıkartıp bana uzattı. Vay canına! Bu jest, beklediğim bir şey değildi.

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin