(15) Kuralsız Oynayanlar.

203K 11.1K 9.4K
                                    

Bazen neyi, neden yaptığımı hiç sorgulamadan yapıyordum. Tabii, sonra etraflıca düşününce ne kadar büyük bir hata yaptığımı fark edip onun pişmanlığını çekiyordum. Herkes buna hata diyordu, ben ise insan olmak. Hatalarımız bizi biz yapan değerlerdi, tıpkı bugün olan şeyler gibi. Öncelikle belirtmeliyim ki diğerlerinin ne düşündüğü umurumda değildi, ben sadece kendi çıkarlarımı gözettiğim için her iki gruba da girmeyi düşünmüyordum.

Tamam, tesiste Süslü'yü savunmuş olabilirdim ama o da beni savunduğu için bunu yapmıştım. Bu bahsi kabul etmemin sebebi Alaz ile uğraştıkları için onlara hadlerini bildirmek değildi. Rahatlık batmıştı bana, azıcık sürüneyim demiştim. Buraya kadar tamam mı? Evet, çok şükür. İnsanları umursamak benlik bir şey değildi, o yüzden yine tek tabanca devam edecektim. Kendimi motive ettiğimde omuzlarımdan büyük bir yük kalkmıştı ancak kafamı karıştıran başka bir şey vardı.

Buzdağı benim için hiçbir halt yapmamışken, ben neyin kahramanlığını yaparak bu saçma bahse girmiştim?

Gevezeliğimin bedelini neredeyse bir saat sürecek bir parkuru bitirerek çekecektim. Birazdan komut gelecek ve kendimi kıyasıya bir yarışın içinde bulacaktım. Bundan daha kötüsü olamaz derken Yosun, Alaz'ın yanına elinde bir dosyayla gelmişti. Buradan ne konuştuklarını bilmesem de Alaz ona yediğim haltı anlatmış olmalı ki kadın gözlerini kocaman açarak bana bakmıştı. Peki, daha sonra ne mi yaptı? Koşarak tesise gitti, kısa süre sonra kalan eğitmenler ve savunma dersi alacak olan Yarasalarla birlikte çıkıp geldi.

Eğitmenler tereddüt içinde Alaz'a, "Ne yaptın sen?" diyerek bakarken Yarasalar, özellikle Efe ve Naz, korkarak bana bakıyordu.

Bu parkuru daha önce görmüştüm fakat o zaman parkurdaki engellerden biri olan borudan hiç geçmemiş, üstelik tek başıma olduğum için yaklaşık dört saat sonra çıkmayı başarmıştım. Ancak şimdi ortada bana sırıtarak meydan okuyan bir kız ve büyük bir bahis varken işim hiç kolay değildi. Kendime hiç güvenim yokken kalp atışım hızlandı. Şeytan diyor ki Alaz'ı boş ver, geri çekilerek bu saçmalığa son ver. Allah aşkına, benim burada ne işim var?

"Ah tamam, geri çekiliyo..." demiştim ki Şafak, kimse duymadan kolumu tutarak beni susturdu. "Gerekirse kaybet." Sessizce fısıldayarak diğerleri bakıyor mu diye korkuyla etrafını kontrol etti. "Ama sakın bırakma çünkü sana güvenen birini yarı yolda bırakmak büyük bir ihanet." En az benim kadar gergin olduğu ve korktuğu için ürkekçe konuşmuştu. Hızla elini çekip önüne döndü. Kendi grubu, kızın üzerinde nasıl bir baskı uygulamıştı, bilmiyorum ama aynı gemide yol alırken düşman gruplar gibi davranıyorlardı.

Alaz eğer bana güveniyorsa en büyük zevkim onu yanıltmak olurdu ama lanet olsun, işte bu amadan sonrası beni verem ediyordu!

Aması, nefret ettiğim adamı bir kez daha hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum!

"Pozisyon alın!" Kızıl saçlı iblisin bağırmasıyla diz çökerek ellerimi toprağa bastırdım, komut için herkes gibi beklemeye başladım.

"Başlayın!"

Başlamak istemiyorum!

Diğerleri hızla öne atıldığında ben normal hızda koşuyordum. Bunu yapmamın iki mantıklı sebebi vardı: İlki, başlar başlamaz düşmek istemiyordum, ikincisi ise nefes kontrolümü yapmam için yavaş yavaş açılmam gerekiyordu. Çünkü Alaz onunla yarıştığımda beni bu konuda uyarmıştı. Evet, ondan nefret etsem de benden daha deneyimli olduğu için söylediklerini aklıma not ediyordum. Rüzgâr saçlarımı savururken, Fulya denilen kız sırıtarak beni geçmişti ama şu an için en önde Araf denilen çocuk vardı. Onun hemen arkasında da Esad. Fulya üçüncü sıradaydı. Ben sanırım dördüncüydüm.

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin