(18) İnadım İnat!

214K 11K 12.8K
                                    

Dudağımdan akan kanı silmek yerine emdiğimde bu hareketim yeni eğitmenimin gözünden kaçmamıştı. İkinci yumruğu yüzümle buluşmak üzereyken aceleyle yere diz çöktüm. Başını eğip ne yaptığımı anlamaya çalışırken, kafamı kaldırıp sırıttım ve ayak bileklerini tuttuğum gibi kendime doğru çektiğimde sırtüstü yere düştü. Hemen ayağa kalktığımda ellerini yere bastırıp doğrulacağı esnada dizimi kaldırarak tam yüzüne bir tekme savurdum.

Ancak onu hafife almamam gerektiğini göstermek için ayağım yüzüyle buluşmak üzereyken bileğimden tutmayı başarmıştı. Başını kaldırıp tıpkı az önce benim yaptığım gibi sırıttı. Birazdan olacakları bildiğim için son duamı etmeye başlamam gerektiğini düşündüm. Ayak bileğimi sıkarak kendisine doğru çektiği an sırtüstü yere yapıştım. Başımı taş zemine çarpınca acıyla attığım çığlığa engel olamadım. Burada kimsenin acıması yoktu. Eğitim adı altında her gün düzenli olarak dayak yiyordum.

"Bu kadar mısın?" Ayağa kalkarak alayla güldü. Bundan daha fazlası olduğumu birazdan anlayacaktı.

Yenilgiyi kabul etmeyen benliğim ayağa kalkmamı sağlamıştı. Boynumdaki beyaz tül fuları çıkardım. "Beni hafife almayın, lordum." Fuları gözlerime bağladım çünkü rahatsızlığımdan dolayı o bana dokundukça gardımı düşürüyordum fakat rakibimi görmeyince korkumu unutabiliyorum.

"Bunu tekrar yapmak eğlenceli olacak." Her yer zifiri karanlıkken avıyla oynayan bir yırtıcı gibi etrafımda dönüyordu.

Tüm hayatım karanlık sokaklarda geçtiği için duyularımı açmam uzun sürmedi. Öyle ki karnıma gelen yumruğunu tuttuğum an bacak arasına dizimi geçirmiştim. Bir küfür savurarak inlediğinde güldüm. "Acıtmış olmalı."

"Edepsiz kız!" Sesi kızgın gelse de eğlendiğini biliyordum.

Bir anda hamlelerini hızlandırarak bana saldırmaya başladı. Birkaçından kurtulsam da göğsüme gelen yumruğuyla çığlık atarak elimle sağ göğsümü tuttum. "Bu acıtmış olmalı," dediğinde kaşlarımı çatarak bir ayağımı sertçe yere vurdum. "Edepsiz adam!" İntikam almakla yetinmedi, sözlerimi de iade etti. Neyse ki insafa geldi de geriye çekilerek kendimi toparlamama izin verdi.

Onu görmeyince o kadar da korkutucu değil.

Ter içinde kalana dek karanlıkta dövüşmeye devam ettik. İşin garip yanı bana vurdukça ona kızmam hoşuna gidiyor gibiydi. Ben ona vurduğumdaysa daha çok gülüyordu. Arada bana neyi, nasıl yapacağımla ilgili taktikler veriyor ve ben güçsüz düştükçe kendimi toparlamama müsaade ediyordu. Keyifli, evet kesinlikle Drakula ile başladığımız küçük oyun çok keyifliydi. Onu iğnelediğimde aynı şekilde bana karşılık vermesi bile hoşuma gitmişti çünkü az konuşan erkeklerden nefret ediyordum. Alaz, çok az konuşuyordu.

Dizime yediğim tekmeden sonra arkamı dönerek ona bir yumruk savuracakken bileğimi havada tutmuştu. Kendimi ondan kurtarmak için dizimi kaldırdığım an bacağımı tutmasıyla geriye çekilmeye çalıştım. Buna izin vermeyince daha çok direndim lakin ikimiz de dengemizi kaybedince ben sırtüstü yere düşerken o da üzerime düşmüştü. "Ah!" Allah'ım, ezdi beni! "Kaç kilosunuz acaba? Kaburgalarım kırıldı." Uzanıp gözlerimdeki fuları çıkardı. Keşke bunu yapmasaydı çünkü onu görmek beni korkutuyordu.

O ağırlığını kollarına verdiğinde ben, gözlerim ışığa alışsın diye biraz bekledikten sonra usulca gözlerimi açtım. "Sen de fazla zayıf değilsin, gece kuşu." Kendimin farkındaydım, buna alınmadım çünkü değil altmış altı, yüz kilo olsam da ben yine kendimi severdim.

Nefes nefese gözlerimi kırpıştırıp başımı çevirince herkesin bakışlarını üzerimizde hissettim. Hepsi eğitimi bırakmış, bizi izliyordu. Üstelik Alaz'ın bakışları insanı ürpertiyordu. Kaşlarını çatan adamın şakağında nabız gibi atan damarlar ondan korkmama yetiyordu. Gözleri benimle Drakula'nın üzerinde oyalanırken onu üzerimden çekip öldüresiye yumruklamak istercesine gözlerinden kıvılcımlar çıkıyordu. Tabii, ben hâlâ Drakula'yı iterek uzaklaştırmadığım için elleri yumruk oluyor, sıktığı parmaklarının boğumları geriliyordu.

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin