♦️BÖLÜM 46♦️

75K 3.3K 1.1K
                                    

İyi okumalar.❤

Baran ve Roza'nın küçük küçük işlenen dünyalarının kıyameti, Cengiz'in sonunu hiç düşünmeden üstünkörü yazdığı bir mesajın sonunda kopmaya hazırlanmıştı.

Ardından Baran karısının, gözlerine ilk kez içine işleyecek kadar  nefretle bakması ile pes etmiş ve tek tek dökmüştü gerçekleri ortaya. Dudaklarından dökülen her bir kelime kopacak olan kıyametin alametleri niyetine bir darbe indirmişti iki kişilik dünyalarına ve o korkulan kıyamet,kadının yaşanan her şeyi parmağında ki yüzük ile beraber orada bırakarak adamın yanından çekip gitmesiyle kopmuştu.

🍁

İstanbul•

Dün yaşananlardan sonra Roza ve Bahar Yiğit'in arabasına binip ortama bomba gibi düşen bir motor sesinden sonra uzaklaşmışlardı gerilerinde bıraktıkları iki adamdan ve Mardin'den.

Ertesi günün ilk saatlerinde Roza'ya ölüm gibi gelen uzun saatlerin ardından İstanbul'a ulaşmışlardı. Yolculuk, Yiğit'in birkaç kez Roza'yı konuşturma çabası ve bir şeyler yemelerini istemesinin fakat bunların sonuçsuz kalması nihayetinde bütün yol boyunca tek kelime etmeden İstanbul'a varmalarıyla sonuçlanmıştı.

Nihayet aylar sonra evinin önüne geldiğinde kendisini görünce sevinen komşularının hiçbirine karşılık verecek takati bulamayıp Bahar'ın evin kapısını açmasıyla hemen içeri girmişti Roza.

Yorgun ve güçsüz bedeni salonun ortasında duraksamış ve kadın, aylardır uzak kaldığı evini incelemeye başlamıştı. Yanan gözleri tekrar sızlamaya başlarken uzun süre boyunca havasız kalmış olan evin içindeki boğucu hava da nefes almasını zorlaştırıyordu.

Gözleri evinin her bir tarafında usul usul gezinirken birgün evine böyle bir halde geleceğine dair asla tahmin edemeyeği gerçekleri düşünüyordu. Başına geleceğini asla tahmin edemeyeceği gerçeklerini.

Kardeşinin hiçbir şey söylemeden yanından geçip gitmesi ile ancak kendine gelebilen Roza toparlanmaya çalışıp derin bir nefes aldı ve salonun zemine kadar biten iki penceresine yönelip ikisine ardında kadar açarak temiz havayı buyur ederken içeri girip kapıyı kapatan Yiğit'in sesini duydu.

"Yiyecek bir şeyler söyledim,birazdan gelir."

Omzunun üzerinden Yiğit'e bakıp başıyla onaylamakla yetinerek tekrar önünde döndüğünde bir kez daha duydu adamın sesini.

"Git bir duş al ve şu üstünde ki elbiseden kurtul istersen yemek gelene kadar. Sonra da yemeğini yer,biraz uyursun. İyice dinlenince her şeyi konuşuruz."

Tekrar derin bir nefes aldı Roza ve pencereleri açık bırakarak oradan uzaklaşıp Yiğit'e hafif bir tebessümün eşliğinde yine başını olumlu anlamda sallayarak cevap verdi ve salondan ayrılıp uzun holden geçip kendi odasının önüne geldi. Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı usulca açtı ve içeriye girdikten sonra kapattığı kapıya yaslanarak odasını inceledi bu kez.

Aynıydı odası. Çok iyi hatırlıyordu,odasından çıktığı son gün sabahın erken saatlerinde gerçekleştireceği bir ameliyata yetişmek için üstünkörü toplamış olduğu yatak örtüsünün bir ucu altına doğru kıvrılmış bir halde kalmıştı.

Gardrobunun bir kapağı yarıya kadar açık kalmış ve arasından kırmızı gömleğinin kolu firar etmişti. Hızla evden çıktığı için boynuna bağlamayı unutmuş olduğu siyah beyaz fuları makyaj masasının üstünde kalmış ve mor rengindeki saç fırçasının yanında duruyordu.

Her şey yerli yerindeydi. Tek fark, her şeyin üzerine toz bulaşmış ve uzun zamandır buralarda olmayışını temsil ediyormuş gibi havada uçuşuyorlardı. Kapıdan uzaklaştı ve yine odasının penceresine yaklaşıp sonuna kadar açarken her sabah gözlerinin önüne serilen manzarayı izledi birkaç dakika. Gün gelip penceresinin önüde ki sıradan ve alışılmış manzaraya böylesine değişen bir hayatın ardından gelerek uzun uzun bakıp yaşananları içi buruk bir şekilde izleyebileceğini düşünmezdi. Fakat şimdi tam da o anı yaşıyordu.

GÜN DOĞUMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin